23 Kasım 2013 Cumartesi

35. VODAFONE İSTANBUL MARATONU VE BEN

Başlamak için mükemmel olmak zorunda değilsin; Fakat mükemmel olmak için başlamak ve başarmak zorundasın. (Anonim?)
                                               
Bu sözü kim söylemiş, ne zaman söylemiş bilmiyorum ama gerçekten çok doğru bir noktayı dile getirmiş. Uzun zamandır yaptığım spor aktivitelerini kaleme almak ve bir yerlerde toplamak, paylaşmak istiyordum. Devamı gelir mi bilemiyorum ama bir şekilde başlamak gerek diye düşündüm. Yine iyi bir motivasyon kaynağı olabilecek bu söz bana iki yıldan biraz uzun zaman önce, kendime ciddi anlamda “Acaba maraton koşabilir miyim?” sorusunu ilk kez sorduğum zamanı hatırlattı. Koşu konusunda henüz yolun çok başındaydım ve maraton koşmak ile ilgili bu hedef bana ulaşılamaz geliyordu. 
“Yapabilir miyim?” diye düşünürken 17 Kasım 2013 de 35. Vodafone İstanbul Maratonunda 1954 göğüs numarası ile ikinci maratonumu (42.2 km) koştum.
İlkini yine yılın başında Mart ayında 8. Runtalya koşusunda koşmuştum. 

Başlarken...
İstanbul  Maratonundan kısa bir zaman önce Half Ironman (HIM-Orta Mesafeli Triatlon Yarışması-Yarı Demir Adam) yarışı için sıkı bir antrenman dönemi geçirdim. Bu tür uzun mesafeli yarışlarda ağırlıkla korkulan yüzme etabı olduğu için ben de bu antrenmanlarda yüzmeye ve zaman kayıplarımı en aza indirebilmek için de bisiklete daha fazla zaman ayırdım. Hafta sonları uzun bisiklet (yaklaşık 120 km), hafta içi uzun yüzmeler (yaklaşık 3000 m) yaptım. Haliyle koşmaya fazla zaman kalmadı. Hafta sonları yapabildiğim uzun koşular ki bunlar 21 km.yi geçemedi. Maraton öncesi yeterli koşu antrenmanı yapamadığımı düşündüğüm için kafam hiç rahat değildi. İlk maratonumda sıkı bir antrenman dönemi geçirmiş yeterli süre ve yoğunlukta çalışmıştım. Bu durumu ikinci maraton öncesi bir eksiklik olarak düşündüm ama moralimin bozulmasına asla izin vermedim. Hatta arada uzun koşu günlerine denk gelen, iş-güç nedeni ile aksayan antrenmanları dert etmeyip “Demek ki bugün dinlenmem gerekiyormuş.” diyerek motive olmaya çalıştım. 

Strateji…
Yarış stratejisini oluştururken ana hedef zamana odaklanmaksızın yarışı bitirmek idi. Yarış sırasında asla gaza gelmek istemiyordum. 2012 Bozcaada Yarı Maratonu'nda (21K) gaza gelip hızlı koşmuş 17. Km de adeta duvara toslamıştım. Yarışın sonunu çok zor getirdiğimi hatırlıyorum. Bu tecrübe sakin olmamın işleri kolaylaştıracağını söylüyordu. Bir gece önce bana sanal partnerlik yapacak saatimi maratonu 3 saat 45 dakikada bitirecek ve ortalama her 5 dakika 20 saniyede 1 km koşacak şekilde ayarladım. Zihnimde ise yarış anında bu surenin en fazla 5 dakika altına (3.40 saat) düşmek, en fazla 15 dakika üstüne (4:00 saat) çıkarmak vardı. Bu plana uyarsam sorunsuz bir yarış koşacak ve acele etmemiş olacaktım.

Yeme-İçme...
Yine planlarımın arasında yarış öncesi ve sırasında gıda ve sıvı alımına dikkat etmek vardı. Zaten triatlon antrenmanları süresince alınan gıda ve kalorilere oldukça dikkat etmeye çalışmıştım. Bu konuda şirket diyetisyenimiz Fatmanur Hanım’dan da destek aldım. Burada bu konunun detaya girmeyeceğim ama yarış sırasındaki katı ve sıvı beslenme kısmında nasıl bir plan yaptığıma yarış anını anlatırken değineceğim. İlginç olduğu için bahsetmek istediğim kısım ise kahvaltı. J

Yarış öncesi kahvaltı bana göre  yarışa başlamadan önce enerji depoları acısından  en önemli ve olmazsa olmaz son öğün. Maalesef kahvaltı ile ilgili aksaklıklar yaşayacağımız daha bir gece öncesinde lobide “Yarış için erken kalkacağız, hazır kahvaltı bulabilecek miyiz?” sorusuna “Sandviç veririz.” yanıtını almamız ile başladı. Uzun uğraşlar sonucu görevliyi sabah haşlanmış yumurta ve vermeyi düşündüğü sandviçin içinde salam ya da sosis yerine peynir olmasına ikna edebildim. Start 9.00 da idi ve kahvaltıyı en az iki saat önce bitirmiş olmak istiyordum. Start  alanına kalkacak otobüslere en geç 7.30 da binilebildiğini hesaba katılınca 6.00 da kahvaltı yapmak istediğimi söylesem de ikna edemedim. Diğer arkadaşların da isteğine uyarak 6.30 da anlaştık. Yarım saatte kahvaltıyı bitirecek ve hemen bir WC molası ile start alanına götüren otobüslere yetişebilecektim. 

Sivrisinek...
Gece ellerimde ve kollarımda kaşıntılar ile uyandım. Uyku sersemi ilk panik ile akşam yediğimiz yemek veya baharatın alerji yaptığını düşündüm. Saat üçtü ve yanımda hiç ilaç yoktu. Kısa bir süre sonra birçok yerimi sivrisinek ısırdığını anladım. Odaya ilk girdiğimizde içerde sigara ve nem kokusu olduğunu düşündüğümüz için geceye kadar pencereleri açık tutmuştuk. Mevsim itibari ile sivrisinek girebileceği hiç aklımıza gelmemişti. Eşim banyonun ışığını yakıp oraya doluşmaları için gece yarısı adeta nöbet tuttu. Geri kalan üç saati çok keyifsiz uyuduk. Her ikimizde sabah uykusuz ve keyifsiz şekilde kalktık ve aceleyle saat 6.00 da kahvaltıya geçtik.

Kahvaltı...

MuleBar*
PowerBar Jel**
Tahmin edildiği gibi kahvaltı beklenenin altında idi. Yumurtalar sadece ısıtılmış adeta çiğ idi. Ne kadar zor da olsa iki tane yedim. Daha doğrusu içtim. J Bir sandviç ekmeği arasında iki dilim beyaz,  iki dilim kaşar peyniri vardı ve ekstra ekmek olmadığı için birer paket (küçük) tereyağı ve balı bu ekmeğe sürerek yemek zorunda kaldım. Bir fincan kahve ve bir fincan sallama çay içebildim. Yan masadaki arkadaşım Gülser bana acıyıp evden getirdiği müslinin yarısını benimle paylaştı. Garsona bin bir rica süt buldurup bir çay bardağı kadar (bozulmuş olabilir korkusundan) sütü müsli ile karıştırıp onu da yedim. Kahvaltı sadece 15 dk sürdü. J Yeterince enerji almadığımı düşünerek yarış sırasında sadece iki PowerBar Jel** tüketmeyi planlarken buna bir tane de MuleBar* eklemeye karar verdim.

7.20 de hızla yola koyulduk ve Sultanahmet önünden kalkan otobüslere 7.30 da yetiştik. 8:15 civarında ise start alanındaydık. Otobüste ara ara aklımıza yediğimiz müthiş J kahvaltı geldi. Güldük. Mecbuuur. ;)

Köprü üstüne geldiğimizde bizi muhteşem bir manzara bekliyordu. O ana kadar yarışmaya hazırlanmış ya da hazırlanmamış, hayatında ilk kez koşacaklar ile belki bu ellinci maratonu olanlar, genci, yaşlısı, hatta kızı-erkeği J Asya ile Avrupa'nın ortasında bir arada idi. Ne yalan söyleyeyim ne yaparsanız yapın insan o an garip bir heyecan hissediyor. Bu kaçınılmaz sanırım. Ayrıca hoş da bir duygu.

Soldan Sağa: Gülser Özcan, Elif Tepeli, Nil Özoğlu, Şengül Uz, Tolga Uz, Tuncay İbiş.

Bir arada koşacağımız ve daha önce birlikte koştuğumuz kişilerle start hatırası fotoğraflar, takılmalar, gülüşmeler derken Adım Adım grubuna antrenörlük eden Kees'in yardımı ile koşu öncesi ısınmaya başladık. Kısa bir ısınmadan sonra saatler 09:00'a yaklaştıkça herkes start için pozisyon almaya başladı.

Start ve iyi bir başlangıç...
Saat 9.00. Ve yarış başladı.

Önde elit atletler grubu ile birlikte geriden 15 K ve 42.2 K koşacaklar ayrı ayrı yollardan aynı anda start aldı.



Parkur boyunca üç yerde yokuş vardı. İlki daha köprüden çıkar çıkmaz ilk 5 km.lik bölümde, ikincisi 15 ile 20. Km.ler arasında, üçüncüsü ise yarışın sonunda Gülhane Parkı içinden geçerken idi. Başlar başlamaz yokuş olması maraton için kötü bir başlangıç. Özelikle acele edenler için. Bu yokuşu hemen ardından gelecek olan Barbaros Bulvarı inişinde zaten zaman kazanacağımı düşünerek oldukça kontrollü bir biçimde geçtim. Yokuşun sonunda ilk 5K ölçüm noktası vardı ve burayı 0:26:42 de geçtim. Evet! İyi başlamıştım. Parkur http://www.strava.com/activities/95786005 adresinde ayrıntılı olarak görülebilir.

Beşiktaş sahile iner inmez ilk su istasyonu vardı. Yarış boyunca planım 5. km.den sonraki her 10 km boyunca 500 ml su tüketmekti. Bu hesapla 5., 15., 25., 35. km.de istasyona uğrayacaktım. İlk üç istasyonda su son istasyonda ise Powerrade almayı düşünüyordum. Her 10 km.yi de zihnimde 4'e böldüm. 2.5 km boyunca 125 ml su tüketmeye çalıştım. Antrenmanlarda 20 km.lik mesafeleri hiç su almadan rahatlıkla koşabildiğim için bu planın işleyeceğini düşünüyordum. Havanın 13-14 derece seviyelerinde ve hafif rüzgarlı olması işimi kolaylaştıracaktı. Fazla terlemeyeceğimi tahmin ediyordum. Yüksek hızla koşmayacağım için derin ve hızlı nefes alamayacak bu nedenle nefesle kaybedeceğim suyun da çok olmayacağını düşünüyordum.

15K ya geldiğimde hafif de olsa sıkıştığımı hissettim. Bu his ile ne kadar başa çıkabilirdim bilmiyordum. Antalya'da yapılan ve 5 saat 30 dakika süren HIM yarışımda  bile ihtiyaç molası vermek zorunda kalmamıştım. Bu başıma ilk defa geliyordu.  Sıvı alımının ilk 10K için fazla gelmiş olabileceğini düşündüm. Henüz nabzım yüksek değildi ve serin hava tahminimden daha az susamama neden olmuştu. Yine de tüm şişeyi bitirdim. 15. km.de ikinci şişeyi aldım. İşin kötü tarafı ne kadar sıvı aldığımı takip etmek için tüm yarış boyunca bu şişeleri elimde taşımak zorunda kaldım. 25. km.ye kadar ikinci şişeyi başta az sonra giderek artan oranlarda içtim. Sıkışma hissim ise 25. km.ye geldiğimde kademeli olarak azalmıştı hatta kalmamıştı. İyi de oldu çünkü o ana kadar bir yandan koşup bir yandan yol kenarında doğanın çağrısına cevap vermek için bakındım ama his geçince mola vermeme gerek kalmadı.

Uzun koşularda katı gıda almak koşunun daha rahat ve istenilen planda geçmesini sağlıyor. Yanıma aldığım MuleBar'ı 15. km.de  ve PowerBar Jelleri ise yarış sırasında  25. km ve 35. km.de almaya karar verdim. 15. km.de MüleBar'ı açıp 25. km.ye kadar yavaş yavaş su ile birlikte tüketmeye başladım. 25. km.ye kadar tempom hiç düşmedi. Hatta kendimi sanki o ana kadar yarışmamış kadar dinç hissediyordum. 25. km istasyonunda üçüncü suyu aldım ve PowerBar Jeli açtım. Kısa bir süre sonra Ataköy'den dönecek ve rüzgara karşı koşacaktım. Bu beni çok korkutuyordu. 35. km noktasına gelinceye kadar istasyonlarda Powerrade kalmamış olduğunu görmek moralimi bozdu. Hatta bir maraton raporunda buna hazırlıklı olmak gerektiğini ve koşucunun yerden Powerrade alıp içtiğini okumuştum. Umarım bu hale gelmem diye düşünüyordum. 35. km noktasında geldiğimde Powerrade olduğunu görünce elimdeki son şişede 100 ml kadar su kalmasına rağmen atıp hemen bir tane aldım. Bu anda PowerBar jel almak istemediğimi ve finish'e az kaldığını düşündüm. ilginçtir maraton için genellikle yarış 30. km.den sonra başlar derler. Bense 35. km.ye gelmiş ve halen kendimi iyi hissediyordum. Son PowerBar jel'i ya şimdi alacak ya da almayacaktım. Sadece 7 km kalmıştı. Ortalama 5:20 pace ile yarışın bitmesine yaklaşık 36-37 dakika kalmıştı. Almamaya karar verdim. 37.5 km istasyonuna geldiğimde enerjimin azaldığını hissettim ve ani bir kararla PowerBar jeli aldım. Kana geçişi için gerekli süreyi de hesaplayınca aslında sadece son 10 dakikamı kurtaracaktı ama yapacak bir şey yoktu. İlk kararım hatalı idi. Sona gelindiğini bilerek tempoyu düşürmeden hatta biraz arttırarak Gülhane yokuşuna kadar iki İtalyan'ın adeta ensesine yapışıp yarıştan kopmamaya çalıştım. Yaklaşık 5 km kadar onlar önde ben arkalarında birlikte koştuk. Gülhane yokuşuna geldiğimde tempoyu düşürüp burayı kontrollü bir şekilde geçmek istedim.

Finish anı...
Parkın çıkışında coşkulu bir kalabalık yarışçıları alkışlıyordu. Bu ister istemez insana motivasyon kaynağı oluyor. Ben de 500 metre tabelasını gördüğümde son dönemece girdiğimi anladım. Birazdan ana meydana çıkacak ve FINISH balonunu görecektim.
Son heyecan ve enerji ile sadece o 500 metrede bile belki 10 kişiyi daha geride bıraktım. :) Ve... Mutlu Son. Resmi sonuç 3:43:58 ile maratonu bitirdim.

Derece...
Genel Sıralama
GenelSıralama(Türkler)
Yaş Kategorisi
YaşKategorisi(Türkler)
585./2278kişide
189./766 kişide
106./380kişide
33./131 kişide



Süre...
Km
5Km
10Km
15Km
20Km
21Km
25Km
30Km
35Km
40Km
Finis
Süre
0:26:42
0:52:58
1:19:42
1:46:20
1:52:08
2:13:00
2:39:34
3:06:04
3:32:20
3:43:58


Bir maraton daha bitti. Mutluyum...


İyilik peşinde koşmak...
İkinci maratonum, üçüncü iyilik peşinde koşum böylece bitmiş oldu. Bu yarışı TEMA Vakfı'nın "Dünyayı Kurtaran Adım" projesini desteklemek için Adım Adım Oluşumu adına koştum. Burada desteklerini esirgemeyen tüm dostlarıma bir kez daha kendim ve desteklediğim TEMA Vakfı adına teşekkür etmek istiyorum. Umarım desteklerinizle bugün küçük küçük atılan  bu adımlar yarın tüm yurtta adım atılamayacak kadar çok ağaç ve bitki örtüsünün oluşmasının öncülüğünü yapar.

Ayrıca...
Katkıda bulunan, bulunamayan bu yazıyı okuma zahmeti gösteren tüm dostlarıma da şimdiden teşekkür ediyorum.


“İlk günden bugüne AA koşucuları, 2200 adet yardımseverlik koşusuna  katılarak, 27.000 bağışçıdan 3.600.000  TL bağış toplayarak 20.000 kişiye yardımcı olmuştur.
Her bir AA sporcusu, “sadece koşmayarak” 15 kişiye yardımcı olmuştur.”

Henüz bağış yapmamışsanız...