10 Haziran 2019 Pazartesi

AKŞAMDAN SABAHA 100K


Birdenbire

Her şey birdenbire oldu. 
Birdenbire vurdu gün ışığı yere; 
Gökyüzü birdenbire oldu; 
Mavi birdenbire. 
Her şey birdenbire oldu; 
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; 
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. 
Yemiş birdenbire oldu. 

Birdenbire, 
Birdenbire; 
Her şey birdenbire oldu. 
Kız birdenbire, oğlan birdenbire; 
Yollar, kırlar, kediler, insanlar... 
Aşk birdenbire oldu, 
Sevinç birdenbire.

Orhan Veli Kanık.


Bazen orada öylece durup duruveren biri iken yaptığınız ya da yapmadığınız bir şey veya söylediğiniz ya da söylemediğiniz bir söz yüzünden sizi bile şaşırtan bir şekilde, bir anda çok yücelip, çok da düşebiliyorsunuz. Ama bunların hiç birisi Orhan Veli'nin dediği gibi birdenbire oluvermiyor sanırım.Tıpkı bir pistte akşamdan sabaha 100K kadar koşmaya karar verip de birdenbire koşabilmek gibi. Belki dünya üzerinde bunu yapabilecek güçte, yetenekli insanlar vardır ve onlar için bunu yapıvermek gerçekten birdenbire olabilir ama en azından benim için böyle olmadığı kesin.
Sadece 100K'ya özgü kısmı okumak isteyenler tombul teyzem... kısmından devam edebilir.

Koşmak en hafifinden endorfin bağımlısı olmak demektir...
Uzun zamandır uzun uzun koşabilmenin hayalini kurup duruyorum ve biliyorum ki yaşıma rağmen yolun daha çok çok başındayım. Bu hayali gerçekleştirebilmenin anahtarını bana ultramaratonlar verdi. Maraton koşularımın uzun koşabilmek adına sağladığı tatmin bir noktadan sonra sınırlı bir hal aldı. Eğer aklınızın köşesinde daha uzun süre koşabilmeyi başarmak gibi bir hedef varsa mutlaka içinize düşen bu kıvılcımı harlandıracak bir uğraş içerisine giriyorsunuz. 
Yaklaşık üç yıl kadar önce henüz daha ultramaratonlar koşmamışken arkadaşım Elif ile birlikte gece boyu sürecek bir koşu planlamayı, hatta bunu en uzun geceye denk getirmeyi bile düşünmüştük. Çokta antrenmanlı olmadığımız için kendimize güvenememekle birlikte içimizde bunu gerçekleştirmek ile ilgili bir kıvılcım oluşmuştu. Haziran ayındaydı ve daha gece yarısı olmadan bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlamış ve her ikimizin de planlarını suya düşürmek ne kelime, yüzdürmüştü adeta. O gün için Eymir'de yapmayı düşündüğümüz bu koşu gerçekleşmediği için çok üzülmüştüm. Sonrasında bunu bir daha  ağzımıza hiç almadık ve denemeye kalkmadık. Üzerinden geçen iki yılın ardından kademeli olarak ultramaratonlar koşmak için 2019 yılını ince ince planladım. 35K'dan 65K'ya kadar varan bir yıllık hedef belirledim. Ardından gelecek sene de daha uzunları planlayarak belki de bir yurt dışı yarışı ile koşularımı taçlandırmayı düşündüm. Eğer 100K dan daha uzun koşmayı hedefliyorsam bunun bir kısmının akşamdan sabaha kadar yani gece boyunca olacağı açıktı ve tünelin ucundaki ışık artık daha  da yakındı. 

İlham Kaynakları...
Alanya ultra ve İznik ultra yarışlarından sonra Bakiye Duran ve Aykut Çelikbaş'ın yazmış oldukları kitapları okudum. Her ikisinin de oldukça ilham verici olduğunu söylemeliyim. Bu kahramanlar sanki ultramaratonların yazı ve turası gibiler. Cinsiyetleriyle, hayat hikayeleriyle, spor geçmişleriyle hatta kitaplarının baskı kalitesiyle bile. Ama ikisi de yaptığı işe aşık ve tartışmasız önderler. 
Aykut'un kitabını okurken daha önce okuduğum Barselona 24 saat yarış raporu tekrar aklıma geldi ve o an kendime şunu sordum. Acaba akşamdan sabaha kadar koşma işini pistte mi denesem, yapsam? İşte o an söndüğünü zannettiğim kıvılcım yeniden alevlendi ve sonrasında başka bir şey düşünemez oldum. Nerede, nasıl, hangi destekle, ne zaman gibi sorular aklımda uçuşup duruyorlardı. Bunu en son Ankyra ile bir araya geldiğimiz bir yemekte arkadaşlarıma söylemeyi düşündüm ama grup içinde yarış haricinde ekstra planlar her zaman delilik ve plansızlık olarak algılandığı ve hatta bir çok kez birbirimize söylediğimiz ve en büyük korkumuz olan "sakatlanabilirsin", "zor olacaktır" vs. vs. gibi sözlerini sanırım duymak istemediğim için beni en çok anlayacağını düşündüğüm koşu arkadaşlarımdan bile yapmayı düşündüğüm şeyi paylaşmaktan imtina ettim. (Lütfen beni itirafım için affedin.) 

Gelde açıkla...
Bayram tatilinden önceki son cuma günü, öğle yemeğinde şirket psikoloğumuz ile sohbette bayram tatilinde uzun bir koşu yapmak istediğimi, kabaca nasıl olmasını istediğimi ve koşu sırasında her şeyin yolunda gidip gitmediğini anlamak için de kendimce bir takım tedbirler alacağımı söyledim. Sevgili Gizem acaba o anda neden bahsettiğimi tam olarak anlayabilmiş miydi? İş çıkışı Dr. arkadaşım Fevzi ile eve dönerken ona da bayramda akşamdan sabaha kadar sürmesini istediğim bir koşu denemesi yapacağımdan bahsettim. Aileden kimsenin henüz bilmediğini ve bu düşüncenin onlara fazla gelebileceğini, tedirgin olmalarını istemediğimi söyledim. Konu orada kapandı. 
Hani anne babalar en son duyar ya! Gerçek anlamda en son duyan olmadı ama içeriği, tam olarak ne olacağı netleşmiş koşu işini tatile başlamadan kısa bir süre önce eşime de söyledim. O da biraz benim gibi ketum davranıp son ana kadar aileden kimseye bir şey söylemedi. Küçük küçük dillendirişlerimle ne söylediğimi kulaklarım duysun isitiyordum ama bu gün baktığımda dışarıdan bu kadar gizli kapaklı iş yapıyor gibi görünmesinin nedeni kendi içimde de yaşamaktan korktuğum başarısızlık (DNS-DNF) hissi idi. Ya başlama cesaretini gösteremezsem? Ya bitiremezsem? Kimse bunlar için benden bir açıklama istemese bile dönüp bunu açıklamak zorunda kalmamak için son ana kadar emin olmadan kimseye bir şey söylemek istemedim. Bu davranışım ile ilgili ayrıca sevgili psikoloğumuz Gizem ile bir ara başarı şemalarımı çalışmalıyız belki. ;-) 

Al sana koşu...
Düşündüğümü gerçekleştirmek için Ramazan Bayramı tatili imdadıma yetişmişti. Herkes tatili nasıl geçireceğini planlarken ben  Burdur'da pistin sabaha kadar açık olup olmadığını merak etmeye başlamıştım. Toplamda dört gün kalacaktık ve bu koşuyu yapamazsam belki yine uzun süre bir adada mahsur kalmış gemi bekler gibi aynı fırsatın gelmesi için beklemek zorunda kalacaktım. 
Bir şeylerin ters gitmesi ihtimaline karşı süreci zihnimde üç etaba bölüp hepsini ayrı ayrı yönetmeye çalıştım. 

  1. Koşu sırasında yeme-içme için gerekli olanlar ve nasıl yönetilmesi gerektiği, 
  2. Giyilecek kıyafetlerin hava ve üşüme durumuma göre neler olması gerektiği ve 
  3. Tabi ki en önemlisi sürekli dönüp durmak zorunda kalacağım pistin üzerinde iken sağlık ve mental durumumun koşuya devam etmeye yeterli olup-olmadığını anlayabilme kabiliyeti.  
Yeme-içme için gerekli olan malzemeleri açık olan marketlerden aldım. Listede neler vardı ilerde değineceğim. 

Koşu için iklim bana oldukça yardımcı oldu diyebilirim. Hava hafif esintili idi. Günlük ortalama sıcaklık tahminleri gündüz en yüksek 30 gece ise en düşük 11 derece civarında görünüyordu. Bu mevsimde tatlı bir rüzgar pek beklendik bir şey değildi ama hem yağmur yağmasını hem de havanın fazla nemli olmasını engellemişti. Yanıma; 

  • üç adet yeni koşuya başlıyor hissi versin diye faklı renklerde kısa kollu tişört, 
  • bir adet uzun kollu termal içlik, 
  • bir adet uzun kollu UV+40 korumalı sörfçü tişörtü, 
  • iki adet biri ince diğeri kalın çorap, 
  • iki adet ikisi de Mizuno (Sayanora ve Hitogami) marka ayakkabı, 
  • bir adet bandana, 
  • bir adet uzun yazlık tayt, 
  • iki adet şort, 
  • bir adet uzun yazlık  eşofman altı, 
  • bir adet polar benzeri kalın üst ve 
  • bir adet rüzgarlık aldım. 

Hepsini özenle drop-bag gibi bir çantaya doldurdum. Bu kısım tamamdı. 

Koşu sırasında en zor olan şey kendini bilmek ve tamam mı devam mı kararını verebilmek. Bu nokta çok önemliydi çünkü akşamdan sabaha sürecek bir koşu en az on saat demekti ve bu sürede kendi kendimi değerlendirmem gerekiyordu. Yanlış hatırlamıyorsam yine Aykut'un bir raporunda okumuştum bir yarışında hafif bir mide sorunu ile başlayan problemi yarışa devam etme isteği ardından giderek büyüyor ve sonrasında hafif bir bilinç kaybı ile gözlerini hastanede açıyordu. Kimse de benden bu kez zorunlu malzeme listesi, sağlık raporu istemeyeceğine göre bu noktada dikkatli olmalıydım. Ama nasıl? Beni asıl endişelendiren noktalardan bir tanesi de geçirmekte olduğum idrar yolu enfeksiyonu idi. İşleri daha da kötüye götürebilirdi. Son antrenmanlarda arkadaşlarla da konuyu konuşmuştuk. Bir kaç gün önce kum dökmeye başlamış ve ardından gelişen enfeksiyonla baş etmem gerekmişti. Burdur'a gitmeden önce sonuç testlerle de kesinleşince ilaç kullanmam gerektiği ortaya çıktı. Bu belki de bütün planladığım şeylere veda etmek anlamına geliyordu ve bir karar vermek zorundaydım. Eşimin de tüm ısrarlarına rağmen kullanmak zorunda olduğum ilacın özellikle kas iskelet sistemi üzerindeki olası olumsuz etkilerini bahane ederek tedaviyi reddettim. Şikayetlerimin sıklığı ve hayat kaliteme bakarak inisiyatif kullanıp ilaca koşu sonrasında başlama kararı aldım.   
Koşu sırasında durumumu değerlendirecek ve gerekirse hiç riske girmeyecektim. Bunun için bol sıvı yüklemesi yapmaya, cildimin kuruluğuna ve şekil alış hızına (turgor-tonus) ve terleme oranıma bakacaktım. Ağıda kuruluk hissi, yapış yapış ve kötü tat önemli olacaktı. Baş dönmesi, görme kayıpları yada göz kararmaları önemliydi. Bulantı, kusma hissi yada bulantısız ani kusma bende değişen elektrolit seviyelerim ile ilgili uyarılar anlamını taşıyacaktı. Ayrıca mental olarak koşu sırasında bilincimin istenilen kadar açık olup olmadığını da ara ara yapmaya çalıştığım küçük toplama çıkarma hızlarından ve malzemelerimin çantadaki yerlerini doğru ve hızlı hatırlayıp hatırlayamadığıma bakarak kısmen karar verecektim.

Sabah ziyaretler bitip ortalık biraz yatıştıktan sonra bayramın ilk günü akşam yemeğinden sonra koşuya başlamayı planladım. Koşu arkasından işe gitmek zorunda olmayacağım için rahat olabilirdim. Böylece ertesi gün uzun uzun dinlenebilirdim. Yiyecek-içecek torbasını, giysi torbasını ve ayakkabı yedeğini alıp piste gittim. Pist evden sadece beş yüz metre ileride idi. Ayrıca evin camından pist alabildiğine koşanlar da dahil görülebiliyordu. Bu oldukça güven verici. Hemen eve ulaşabilirdim ya da onlar bana destek olabilirdi.  
Saat 20.23'te koşuya başladım. İlk 42K'yı 05:30 km/dk hızında bitirmeyi hedefliyor ardından gelecek kilometreleri ise 06:00 km/dk ya da daha düşük hızlarda koşarım diyordum. Oysa işlerin yolunda gitmeyeceği daha başından belli olmaya başladı. İlk 5K'ya geldiğimde idrar yapma isteği zihnen rahatsız edici olmaya başladı. İdrar yolu enfeksiyonunun tipik bulgularındandır. Beni gün içinde artırdığım su tüketimi nedeni ile çok da rahatsız etmeyen bu his koşuya başlar başlamaz çok rahatsız etmeye  başladı. Koşuya başlamadan önce saatime ayarladığım her yarım saatteki su hatırlatması adeta wc molası gibi olmaya başladı. Hızımın da  benzer sürelerde olmasıyla bir iki istisna dışında sanırım altı kez falan wc'ye gittim. Bu hisse dayanmak ve alışmakta çok zorlandım. Bu güne kadar koştuğum ultramaratonlar dahil bir kez olsun wc molası vermek zorunda kalmamıştım ve bu hisle başa çıkmak çok zorlayıcı idi. Bir yandan da kaybedeceğim sıvıyı yerine koymak hatta yaşadığım enfeksiyon nedeni ile fazlasını almak zorundaydım. 
Bu hissiyatla ilk 10K bitti. Yorgun değildim ama zorlanıyordum. İkinci 10K da benzer durumda geçti. 20K'da bir mola vermeyi planlamışken mola sıklığı her 5K'ya düştü ve bu planda yoktu. 20K'dan sonra her kilometre benim için rekordu çünkü daha önce pistte bunun üzerinde koştuğumu hatırlamıyordum. Etrafta insanlar da olduğundan gece başlayana kadar koşmanın kolay olacağını düşündüğüm için müzik dinlemek ya da başka bir şey dinleme ihtiyacım olmaz diye düşünmüştüm ama 25K'da yanıldığımı hissettim ve yanımda getirdiğim kulaklığı takarak daha önce yarım kalan kitabımın bölümlerini son 10K'ya kadar dinledim. 30K'da çok yorulduğumu hissettim. İşler iyiye gitmiyordu. Bir türlü kilometre sayma işinden zihnimi uzaklaştıramıyordum. Başta her 10K'da anı niyetine kısa videolar çekmeyi düşünmüştüm  ama bu bile zor ve zaman kaybı gibi geldiği için ilk videoyu 30K'da çektim. (Maalesef videoları buraya yükleyemedim.) Wc, su, yiyecek molası derken bitkin bir halde 40'yı zor tamamladım.  Enfeksiyonun beni zorlaması dışında fiziksel hiç bir problem yaşamamama rağmen koşuya mental olarak konsantre olup devam edemedim. 

İlk denemenin Strava verisi.Bakınca işlerin pek iyiye gitmediği ortada.
Koşuyu bırakırken 42.21K yapmamayı özellikle istedim. Çünkü DNF hissini yaşamam gerekiyordu. Mesafeyi küçümsemekten değil bir kere daha denemek için kendimde bitmemiş hissini yaratmak için. Buna da bir video çektikten ve kısa bir dinlenmenin ardından koşuyu bıraktım. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Çok mu basite almıştım, sağlığım bu kadar kötü müydü? Hava mı çok sıcak geldi? Fazla su içip güç kaybı mı yarattım? Belki de yatakta olmam gereken zamanda koşmak sandığım kadar kolay değildi. Sandığım kadar iyi konsantre olamıyordum belkide. Gece koşmaya devam edeceğimi düşündüğü için eşim piste gece bırakırsam eve girebilmem için evin anahtarlarını getirmişti. Ona bırakma kararımı açıkladım ve birlikte eve döndük. Sabah kahvaltı da aileye aslında ne yapmak istediğimi ve olmadığını, bu işin sandığım kadar kolay olmadığı anlattım. Şaşırmış olmakla birlikte 40K koşmuş olmamı bile hayretle karşıladır. Tüm gün boyunca camdan pist bana baktı. Ben piste... Acaba bu gemi de mi kaçmıştı?...  

It ain't over till the fat lady sings*. (Tombul teyzem türkü çığırmadan iş bitmez.)
Amerikanya'da konuşma dilinde kullanılan bir atasözüdür. Halen devam etmekte olan bir olayın sonucunu bilmenin varsayılmaması gerektiği anlamına gelir. Bir olayın mevcut durumunun geri döndürülemez olduğu varsayımına karşı uyarır ve olayın nasıl ve ne zaman biteceğini açıkça belirler. Bu ifade en çok organize spor yarışmalarında, kullanılır. (*Kaynak: Wikipedia.) Tabi ben orijinal çevirisini espri için biraz çarpıttım. Orjinali "Şişman kadın şarkı söylemeden opera asla bitmez."
İlk denemeden sonraki hissiyatım aynen böyle idi. Böyle bitemezdi. Neler, neden kötü gitti hemen masaya yatırıp bu tatil aralığında bunu bitirmeliydim. İlk denemenin üzerinden bir gün geçmişti ki yeniden denemeye karar verdim. Kötü giden şeyler üzerinde düşünüp hazırlıkları hepsini baştan yaptım. Yiyecek listemi gözden geçirip yeni şeyler ekledim. 

  • iki adet büyük Snickers, 
  • orta boy patates cips, 
  • 350 ml Cola, 
  • iki adet Beypazarı sade soda, 
  • iki adet farklı marka tuzlu çubuk kraker,
  • iki adet farklı içerikte Züber, 
  • küçük boy tuzlu fıstık, 
  • iki adet orta boy muz, 
  • bir adet gofret ve 
  • bir buçuk litre su aldım. 

İlk başından beri jel ve tuz tabletlerini tatile çıkarken evde unuttuğum için koşu boyunca hiç kullanmadım.
Saat 20.10'da koşuya sanki daha önce hiç koşmamış gibi, pace olarak da 06:00 km/dk başlangıç ve 50K dan sonra 06:30 km/dk'lara kadar gerilemeyi hatta 07:00 km/dk'ya bile razı olmayı kafama koyarak başladım.  İlk koşuda her 20K'da durup beslenme ve ihtiyaç molası ile yola çıkmıştım ama görülüyordu ki bu aralık yaşanan sağlık sorunu nedeni ile fazla uzundu. Bu nedenle araları her 5 kilometrede bire indirip sabitledim. Fazla zaman kaybı yaratsa da bu aralar beni dinlendirecek ve hem hızlıca bir şeyler atıştırmamı hem de wc işini halledebilmemi sağlayacaktı. İşin  belki de başından beri yönetmesi en zor yanı bu oldu. Neredeyse on sekiz kez wc ye gittim. Önemli olan hız ne olursa olsun akşamdan sabaha devam edecek on saati tamamlamak olduğu için artık buna takılmıyordum. Ne kadar koştuğuma ve neden dönüp durduğuma asla takılmadan bunun etkisini hafifletecek şeyler yapmaya çalıştım. Her 20K'da pistte dönüş yönümü değiştirdim .Ayakkabı ile üst baş da dahil kıyafetlerimi yeniledim. Bu bana her seferinde koşuya daha yeni başlamışım hissi verdi. Pistte koşarken koşulan kilometrelere takılmak anladığım kadarı ile en büyük tuzaklardan biri. Çünkü bu zamanın adeta yavaşlamasına neden oluyor. İkinci denemede daha çok zamanı kendime hedef aldım. Kaç kilometre olursa olsun on saat koşulacak ve hiç bir şey için acele etmeme gerek yok diye düşünmek en rahatlatıcı geleni oldu. 
Garmin Fenix5 %75 şarj ile ancak 80K dayandı.
Aralardaki hız düşüşleri her 5K da verilen wc molalarını gösteriyor.
Müzik ilk 20K dan sonra yine çok yardımcı oldu. Aslında koşularımda kitap ya da müzik dinleyen biri değilimdir ama bunu son zamanlarda adet edinmeye çalışmıştım ve çok işe yaradı. Kimler geldi kimler geçti sahneden. Keith Jarrett, Jan Garbarek, Metallica, Tchaikovsky vs. vs. 
Beslenme uzun koşuların olmazsa olmaz en önemli kısmı. Koşu sırasında çay, kahve ya da çorba gibi sıcak hiç bir içecek içemedim. Hazırlaması da bulundurması da zor olacaktı. O işlere girmedim.  Ama olsa idi özellikle sabaha doğru mükemmel olurdu. Sadece kuru gıdalar yiyebildim ve bunlar bir zaman sonra çok keyifsiz hal alıyor. Her molada dönüşümlü olarak birinde tatlı yediysem, diğerinde tuzlu yemeye gayret ettim. Ama miktarlarını elimdekilerin yetip yetmeyeceğini bilemediğim için abartmamaya çalıştım. 
Geriye kalan 20K için Strava destekli cep'ten yardım aldım.
Burada da her 5K'da duraksamalar oldukça net görülüyor.
Hep duyarım uzun koşulardaki yaşanan mide sorunlarını. Ben hiç yaşamadım. Ne bulantı, ne kusma. Bu koşu da dahil hiç bir zaman olmadı. Benim için beslenmede yeni olan iki şey cips ve Cola idi. Bu ikisini normal hayatta hiç tüketmem. Ama nasıl bir şey ise arkadaş bana inanılmaz iyi geldiler ve her yudumda çok zinde hisettirdiler. Cola'yı ultramaratonlarda deneyimlemiştim ve iyi geldiğini hissettiğim için bu kez yanıma almıştım. Bol şeker ve sanırım kafein İşe yaradı. Cipsin tuzlu ve yağlı oluşu hem enerji hemde elektrolit açısından iyi bir tercih oldu ve beni rahatlatmış olabilir. Özellikle gece olunca etrafta başı boş kedilerin dolaşması nedeni ile yiyeceklere dadanacaklar korkusundan her seferinde yiyecekleri torbanın içinden çıkarıp tekrar tıkıştırmak tam bir işkence halini aldı. Bunu yirmi kez yapınca pes dedirtti. Suyum tabi ki yetmedi. Ama pist içindeki şebeke suyunu kullandım ve bir buçuk litrelik şişemi iki kez daha doldurdum. Her 40K da bir soda içtim. Soda, kola ve suyu toplayınca yaklaşık altı litre kadar sıvı almışım. Buna karşılık 80K'dan sonraki wc molalarımda hissiyata rağmen hiç bir şey yapamadım. Yani bu sıvı bile yetmemişti anlaşılan. Bir ara 40K'dan sonra nabzım hızla 160'lara doğru yükseldi. Eyvah dedim galiba enerjim bitiyor ve yine bitmeyecek bu koşu ama baktım ki hem farketmeden hızlanmışım hem de acıkmışım. 45K molasını bu nedenle yaklaşık 15 dakika kadar verdim diyebilirim. Sonrasında nabız da enerji de yükselince 10K mola vermeden devam ettim. Bir seferde molasız en uzun koşu kısmı bu ara oldu. Sonrasındaki hızlarım yorgunluğumun giderek artmasına rağmen hiç düşmedi diyebilirim. Bunu anlamakta zorlandığımı söyleyebilirim ama nasıl olduysa aynı nabızda devam ederek daha yorgunum hissi ile yaklaşık 40K daha koşabildim. Ama bırakma hissi yaratacak kadar hiç enerjim düşmedi. Koşunun ilk 40K ile 60-80K arası mükemmeldi diyebilirim. 
Saat sabah 05:00'e geldiğinde hava çoktan aydınlanmış piste bir kaç tane erkenci kuş yürüyüş için gelmeye başlamıştı bile. Son bir mola için durup saate elimi atınca veriyi kaydedip kendini kapattı. Sabaha kadar şarj yeter tahminim tutmuştu. İşte o anda bitirip 80K ya razı olmakla devam ederek koşuyu 100K'ya tamamlamak arasında kararsız kaldım. Hedef tutmuştu tutmasına ve akşamdan sabaha koşusu bitmişti ama içimdeki tombul teyze halen şarkı söylememişti. 
Zihnimi  kemiren bir başka şey  o sabah aynı zamanda bu yorgunluğun ve uykusuzluğun üzerine dönüş yolculuğu için uzun süre araba kullanmak zorunda kalacak olmamdı. Aile de en az benim kadar tedirgin olacak ve belki de yolda sıkıntı çıkacaktı diye endişelenerek erken bırakıp iki saat daha fazla uyurum diye düşündüm. Ama molamı yaptım ve devam kararı verdim. 
Zaten başından beri ultracıların hep yaptığı gibi ileride bir minik hedef koyarak sabaha kadar zihnimi oyalamayı başarmıştım. Son hedef 100K idi ve Havva'nın yasak elmayı koparması kadar yakındı. Son 20K için üst-baş, ayakkabı ve dönüş yönünü son kez değiştirerek koşmaya başladım. İlginçtir en zorlandığım kısım da bu oldu. Hava aydınlandı, etraf cıvıl cıvıl ama sıcak bir o kadar rahatsız edici olmaya başladı. Şapka almayı düşünememiştim. Bandana ise pek işe yaramadı. Hızı sabit tutarak nabzı arttırmadan devam ettim. Yorgun hissetmeme ve her 5K'da mola vermeme rağmen son 20K'da toplam mola sürem 5 dakika kadar olmuş. Oysa ilk 80K'da 1 saat 57 dakika kadar mola vermişim. 
Nihayet son 20K da bitti ve son turda eşim "ne yaptın?" diyerek piste geldiğinde "100K için son tur" dediğimi duyunca çok şaşırdı. Hedef iki gün önce denenip başarılamamış, 40K koşulmasına rağmen bir gün sonra yeniden denenmiş ve bu kez fazlasıyla tutturulmuştu. 
Toplam Süre ve mola zamanlarının tablosu.
Strava kayıtlarında dediğim gibi her koşucunun aklında bir süre ve zaman hedefi var ve bunlar birer kilometre taşı. Ben benim için kilometre taşlarından birini daha halledip rafa kaldırmış oldum. Pistte 24 saat koşusu halen pek çekici gelmiyor ama hiç bir şey için asla dememeyi çok önceleri öğrendim. Belki bir gün...
Orada bulduğum bir taşın üzerine çıkarak yerden kopardığım çiçekle ve eşimin yaptığı sapı poşetten "kilometre taşı" madalyamla fotoğraf çektirdim. Hatta GPS kaydı ile pist üzerine "tuz100" diye imza bile atıp şopardım. Güzel bir anı oldu.

Evet özellikle ultramaratonlar öyle şiirlerde denildiği gibi "birdenbire" oluvermiyor. Olması için çok şeyin bir arada olması gerekiyor. Sabır, çalışma ve belki biraz da delilik pasta harcının olmazsa olmazları bence. Onu tatlı yapan şey de bu. 
Pistte 100K ya da daha üzeri her ne koşacaksanız birdenbire oluvermiyor ama koşmak için gerekli olan şeylerden neyi eksik yaptıysanız onun koşunuza vereceği zarar birdenbire oluveriyor. Hız düşüyor birdenbire, konsantrasyon kayboluyor. Pist gözünüzde büyüyüveriyor ve zaman akmaz oluyor birdenbire. Koşup zafer edasıyla bitirmek ile bitiremeyip iç sesinizle mücadeleye başlamanız da birdenbire.
Tıpkı akşamdan sabaha 100K sonunda mutluluğun ve zafer sarhoşluğunun, acılarınızın ve sabahı zor edişinizin yerini  birdenbire alması gibi...





İyi ve kötü olanlar ne idi? Bir kez daha yapmaya kalksam neyi daha iyi yapardım dediğim noktalar nelerdi?

Bu tablo bir yarış ve ya challenge (meydan okuma) peşinde olanlar için hazırlanmamıştır. Yapılan bir uzun pist koşusu denemesi ardından daha iyi nasıl olabilirdi diye sormayı hedeflemektedir. Belki birileri de çıkar günün birinde benim gibi kendi göbeğini kesmeye kalkarsa onu neyin beklediğinden az buçuk haberi olsun diyedir.
Koşu disiplini,Pace, Motivasyon,
İyi olanlar
Kötü olanlar
Daha iyi yapılabilirdi
Hedefin tutturulmuş olması
Sabırsız davranma
Uzun koşular yapılarak pist üzerinde zaman geçirmenin mantığı ve sabrı giderek daha iyi anlaşılabilir.
İkinci de daha yavaş hızda başlama
İlkinde hızlı bir tempoda başlama
Zamanla uzun koşular için doğal pace yakalanabilir. Yorgunluk arttığında ritimden faydalanılabilir.

Zaman kaybı olması açısından her 5K’da mola vermek
Sağlık şartlarının daha elverdiği bir zamanda denenebilirdi. Molalar 10K ya da 20K da verilebilir. Duraksamalar azalmış ve böylece toplam süre daha azaltılmış olabilir.
Eve yakın bir pist olması yaşanabilecek olumsuzluklar açısından destek ve yardım almayı kolaylaştırabilir.
Pistin yakın olması aynı zamanda bırakma isteği için de güçlü bir motivasyon.
Pistin konumu bir avantaj ya da dezavantaj gibi düşünerek konsantrasyon bozukluğu yaşanmayabilirdi.
Teknik ekipman,
Kıyafetlerin yeterli ve mevsime uygun olması
Her birini tek bir çantaya koymak.
Giysileri torbadan çıkarıp tekrar tekrar torbaya yerleştirmek zorunda kalmak.
Arama bulma ve giyinme esnasında zaman kaybını önlemek için alt-üst parçalar ayrı torbalara yerleştirilebilir. Ya da küçük sepet veya karton kutu kullanılabilir.
UV korumalı en az bir tane uzun kollu beyaz tişörtün olması.
Şapkamı ve güneş kremini almamış olmak.
Öncesinde hazırlanacak bir liste ile bu tür unutmanın önüne geçilebilir.
Şarjın daha erken bir sürede bitmemiş olması. Çünkü saatten pace ve nabız takip etmek daha kolay.
Saatin şarjının bitmesi.
Ne kadar koşacağınızdan  ya da bitip bitmeyeceği tahminden bağımsız şarj edilebilirdi. Belki bir yedek power bank götürülebilirdi. Ayrıca saatin kullanılmayan özellikleri pil ömrünü uzatmak için kapatılabilir.
Beslenme
Kapalı gıdaların muhafazası kolay. Özellikle tek başına yapılan aktivite de içine toz mu kaçtı, hayvan (böcek) mı girdi endişesi olmuyor.
Yiyeceklerin yeterli miktarda olmayışı. Özellikle sıcak içeceklerin yokluğu.
Termos ile sıcak içecek götürülebilir. Özellikle kapaklı (soda gibi) içecekler için açacak almayı unutmamak gerek.

Her molada yiyeceklerin açılıp tekrar poşete konması ciddi zaman kaybı.
Bu konuda zor olsa da belki destek ekip bulunabilir. Arkadaş desteği istenebilir.
Destek

Bir kontrol noktasında yapılan işlerin tamamını kendinizin yapıyor olması zaman kaybı. Ayrıca bazı şeyleri unutmak
Bu konuda zor olsa da belki destek ekip bulunabilir. Arkadaş desteği istenebilir.
Sağlık

Kendi sağlığını değerlendirmek zorunda kalmak. Uygun olmayan bir sağlık durumu ile koşuya başlamak.
Kendini yanlış değerlendirme olasılığı.
Belli aralıklarla birilerin arayarak durumu ve nasıl gittiğini sorması iyi olabilir. Sağlık şartlarının daha elverdiği bir zamanda denenebilirdi.