15 Ağustos 2022 Pazartesi

ULUDAĞ ULTRA TRAİL UPA 66K




“Duygusal kuyruk rasyonel köpeği sallar”

Psikolog Jonathan Haidt.

Bu sıralar pek yazasım yok. Ama çokça koşasım var. Son yarıştan bir önceki Tahtalı Ultra Trail yarışını da bu nedenle yazmamıştım. Bazen bir yarış raporu kendini yazdırıyor. Bazen de yarışı yazıya dökmek için günlerce uğraşıyorum. Bu raporu biraz da kaygılarla süslenmiş antrenman programımın bendeki etkilerini aktarmak için yazdım.

Bilim adamı Cass Sustein ve hukukçu Timur Kuran yanlılıkların politikaya akmasına aracılık eden mekanizma için bir isim bulmuşlar: bulunabilirlik çavlanı. (1) Yorumlarına göre sosyal bağlamda “tüm kısa yollar eşittir, ama bulunabilirlik ötekilerden daha eşittir.” Yani bu tanım özetle insanların istatistiksel olarak gerçekleşme olasılıkları daha düşük olaylar karşısında bile duygularına hitap eden kavramsal ya da steriotipik (benzer) olaylardan daha fazla etkilenebileceklerini ve onlara daha fazla anlam atfedebileceklerini belirtmekte. Beni tanıyanlar bilir özellikle konu bir yarışa hazırlanmak olunca oldukça rasyonalistimdir. Düzenli çalışır ve eksik bir nokta kalmasın isterim. Planlarım da genellikle yarışın bütününü ele alır şekilde kapsayıcıdır. İyi ya da kötü olasılıkları düşünür, baştan olumsuzluklara karşı plan geliştirmeye çalışırım. İşte UTMB 2022 planı da bu kapsamda ilerlediği için akla gelen ne varsa her şeyi önceden denemeye ve hazırlıklı olmaya çalışıyorum. Ama insanın duygusal tarafı da boş durmuyor. 

Benim için bunun anlamı şu; UTMB yarışı yaklaştıkça yapılan antrenmanların ve yarışların içeriğine öylesine odaklandım ki rasyonalist tarafım devrede olmasına rağmen çavlan etkisindeymişim gibi duygularıma yenik düştüğüm anlar da olmuyor değil.  UTMB’nin zor bir yarış olduğunu, bitirememe oranlarının bazen %40’lara yakın olduğunu düşünmek ister istemez bulunabilirlik çavlanına kapılıp beynimin kötü senaryoyu işletmesine neden olduğunu düşünüyorum. Tıpkı hayatımın bu dönemine özel bazı sinonim olaylar gibi duygusal tarafım rasyonel tarafımı parmağına takıp oynatıyor.  

Uludağ Ultra Trail’in 66K’sı rasyonel yanımla duygusal yanımın nasıl savaş halinde olduğunu gözlemlediğim son değerlendirme yarışı ve diğer yandan ilk defa koştuğum bir parkur olduğu için de içimden pek gelmese bile ileride dönüp bakıldığında bu yarışta neler yaşadığımı hatırlatsın diye raporlaştırdığım bir yazı oldu.

Bu yıl koştuğum her mesafeyi hatta her metreyi UTMB 2022 hazırlık planı dahilinde koştum. Yılın başından beri yapılmış ve bu yarışa kadar eksiksiz götürülmeye çalışılan bir planın son antrenman yarışı olan Uludağ Ultra 23 Temmuz 2022’de  oldukça kalabalık bir katılımcı ile çok coşkulu bir şekilde koşuldu.  

Uludağ Ultra 66K parkur olarak bence orta zorluk derecesinde bir yarış. Genel olarak bahsetmek gerekirse büyükçe bir kısmı orman içi geçişlerinden oluşan, ara ara CP geçişlerinde koşucuyu asfalt yol ile buluşturan ve nihayetinde yarışın 35. kilometresinden sonra önce orman içi dağ yollarından daha sonra da Uludağ küçük  zirveye götüren taşlık zemin, çarşak çıkış ve inişleriyle güzel bir rotaya sahip. 

Parkurun detaylarına CP noktalarında değiniriz; öncelikle yarışa hazırlık, kayıt, konaklama, malzeme seçimi kısmından bahsedelim. Özellikle yarışın etaplarını merak edenler yarış başlığı altından devam edebilirler.

Hazırlık…

Uludağ Ultra başta da bahsettiğim gibi UTMB 2022 planının bir parçası olarak C klas bir yarış olarak koşuldu. Bire bir bu yarış özelinde bir antrenman yapılmadı ancak yapılan antrenmanların planlaması içerisinde gelinen nokta itibariyle alınan mesafeler ve kazanılan elevasyonlar kademeli olarak arttırıldığı için bu yarışa hazırlık doğalında yapılmış oldu. Aslında iyi bir periodizasyon ile koşulması düşünülen tüm yarışları  bütünün bir parçası olarak görmek ve koşmak mümkün. 

Yarışının yapıldığı 23 Temmuz gününde kadar geçen son üç aya baktığımızda antrenman çeşitliği ve derinliği aşağıda görülen tabloda olduğu gibi. Tüm yıl boyunca istisnasız Pazartesi günleri koşmadım. Tam ve pasif dinlenme ile geçti. Salı, Perşembe günleri hafta içi koşusu ve genellikle kısa, az elevasyonlu, trail ve ara ara asfaltta. Cumartesi ve Pazar günleri ise özellikle elevasyon ağırlıklı trail ve uzun koşular şeklinde koşuldu. Ara yarışlar için yarış haftasına yaklaşıldığında özellikle bir taper down uygulanmadı. Hatta özellikle uygulanmadı diyebilirim. Buradaki amaç yarışa bilerek en yorgun halde girmek ve Chamonix’de iki gün sürecek bir yarışın sanki ikinci gününü koşuyormuşcasına bir yorgunlukla yarışa başlamak için taper pas geçildi. Koşular kendi içinde dayanıklılığa, hıza ve istenen hacimi sağlaması açısından belli günlerde daha spesifikleştirildi elbette ama çeşitlilikten çok süreklilik ve volümün giderek arttırılmasına daha fazla özen gösterildi. Ayrıca zaman yaratılabildiği ölçüde başlarda yüzme ile haftanın sadece bir günü çapraz antrenman tabir edilen antrenmanlar da yapıldı ama genele etkisi çok az olacak ya da fitness seviyesini arttırmaya katkısı olmayacak kadar diyebilirim.

Haftanın geriye kalan iki günü Çarşamba ve Cuma günü ise salonda ağırlık egzersizi yapılarak geçirildi. Yarış gününe gelene kadar kademeli arttırılan ve özellikle güç, kuvvette dayanıklılık, mobilite ve esneklik çalışmaları ile mutlaka desteklendi. Aşağıya yapılan bir ağırlık egzersiz programının içeriğini veriyorum. Bu sayede hangi kas gruplarının desteklenmiş olduğunu daha rahat anlayabilirsiniz. 

22 Haziran (Örnek 25. Hafta egzersizi)

Isınma Elipticall 30’ 7-9 zorluk arası

  • KgxTekrarxSet
  • Abd 27x16x3
  • Add 41x16x3
  • Bi 10+10x10x3
  • Sq 20x3
  • LPess 40x25x3
  • LExt 15x16x3xR&L
  • LCurl 20x16x3xR&L
  • CPress 20+20x12x3
  • Sırt Sehpa 5x16x1 
  • Sırt Sehpa 10x12x2
  • LPD 45x16x3
  • CB 20x3
  • CB 5x20x1
  • Tr 15x20x3
  • BelTwst 10x30x3
  • BTr 15x15x3
  • Bosu denge
  • Soğuma

Alt ve üst extremite tabir edilen kol ve bacak egzersizleri ağırlık çalışmalarının olmazsa olmazıdır. Çoğu kişi hacimli kaslar oluşturduğu ve görsel açıdan da beğenildiği için üst extremite kaslarını çalışmayı sever. Koşucular bile özellikle arazi koşuları için denge ve stabilizasyon sağlayan bacak, ayak bilekleri ve nefes için olmazsa olmaz karın kaslarını desteklemeyi ihmal eder ya da sevmez. Programda gördüğünüz gibi tüm kas grupları dengeli olarak geliştirilmeye çalışıldı. Arazi koşusuna özel baton kullanımının yaratacağı stresi azaltabilmek için o kas gurubuna yönelik egzersizler de planlandı. Bazı koşucular baton kullanmazlar.

Aonijie Baton
Bu buna yönelik bir antrenman programı yapmayacağınız anlamına gelmez. Sonuçta desteklenen her kas gurubu diğer kas grupları için hiç işe yaramasa da glikojen depolarınızı arttırması yönünde bir katkı sağlayacaktır. Ağırlık egzersizleri özellikle external bir ağırlıkla veya salonda özelleştirilmiş aletlerle yapılmak zorunda değil. Kendi vücut ağırlığınız ile de evde bu grupları rahatlıkla çalıştırabilirsiniz. Elastik bantlar kullanarak ağırlığı ve stresi taklit ederek çalışmak ve istenen amaca ulaşmak mümkün. Yeter ki bu konuda sabırlı olmayı becerebilin. Son olarak da ara ara yapılan antrenmanların etkinliğini görebilmek için de basit kuvvet ve koşu testleri yapıldı. Şimdilik hazırlık kısmı ile ilgili bu kadar paylaşım bence yeterli. Daha geniş bir paylaşım belki başka bir yazının konusu olabilir.

Konaklama…

Uludağ Ultra Trail için resmi sitesinde anlaşmalı oteller günler öncesinde yayınlanıyor. Ben de organizasyonun önerdiği otellerden biri olan Karinna otelde ailece konakladım. Otel yarış başlangıç, bitiş ve fuar alanına oldukça yakın. Konaklama için çadır alternatifini değerlendirecek kişiler için de konaklama alanı sunulmuş durumda. Daha önce benzer bir deneyimim olmadığı için bu alternatif benim için yok hükmündeydi. Yıllara göre konaklama detayları değişebileceği için bu kısma girmeyeceğim ama genel olarak otel için başarılı demekte sakınca görmüyorum. Fiyat performans oranı biraz yüksek olsa da bu tür kayak otelleri genellikle pahalı olan oteller arasında oluyor zaten. 

Kayıt, Fuar alanı…

Organizasyonun bu konuda iyi hazırlanmış olduğunu söyleyebilirim. Kalabalık bir katılımcı listesine rağmen fuar alanında sıkış tıkış bir durum yoktu. Oldukça rüzgarlı bir alanda hizmet vermeye çalışan gönüllülerin ve organizasyonun hakkını vermek gerek. Benim özellikle yarışlara ve organizasyonun ciddiyetine puan verdiğim yer olan malzeme ve sağlık raporu kontrolünün tam yapıldığını görmek oldukça hoşuma gitti. Bir kontrol  listesi üzerinden malzemeler tek tek kontrol edildi. Belki bir eksik nokta olarak şu söylenebilir. Gösteremediğiniz malzemeler için de görmek konusunda ısrarcı olunmadı. Bu noktada sorumluluğu size bıraktılar. Hatta beni şaşırtan noktalardan biri bunca yıl koşarım  hep yapılacağı söylenen koşu sırasındaki kontrolün ilk defa Saitabat CP noktasında yapıldığını görmek oldu. Sadece bana mı denk geldi yoksa istisnasız yapıldı mı bilemiyorum ama böylece bir merakımı da gidermiş oldum. Hızlıca ve zaman kaybına neden olmadan bitirildi. 

Bu noktada belki göğüs numaraları için bir eleştiri yapılabilir. Neden böyle bir materyal tercih edildi bilemiyorum ama dayanıklı olması konusu biraz abartılmış gibi geldi. Oldukça sert ve kalın bir malzemeden basılmış. Bence güzel olmayan bir göğüs numarasıydı. Tek kusur bu olsun diyelim.

Organizasyon yarış kitini oldukça zengin tutmuş. İçerik olarak küçük hediyelerle donatılmış bir kit yarışçılar için mutluluk verici. Ayrıca fuar boyunca organizasyonun sosyal anlamda zenginleştirdiği aktiviteler de takdiri hak ediyor. 

Yarış...


Salomon Sense Ride4
Raiglight Gilet Responsive 10L

Bu yıl içindeki planlı beş yarışımdan dördüncüsü olan Uludağ Ultra'nın bu etabına daha önce katılmamıştım. Parkurun kısmen zorluğunu duymuştum ve çarşak çıkış inişleri nedeni ile de özellikle tercih etmiştim. (Duygusal yanım zor diyor, rasyonel yanım özellikle tercih ediyor.) Parkur beni yanıltmadı. Yarışma aslında tam bir antrenman yarışı olacağı için zemin özellikleri önemliydi ve bazı malzemelerimi denemek için de imkan sağlayacaktı. Bunlardan en önemlisi ayakklabılar, Batonlar, Sırt çantası idi. (Bu malzemelerin değerlendirmesini başka bir yazıya bırakıyorum.) Önemli bir nokta da beslenme stratejisinin geliştirilebilmesi için yapılan planlamanın çalışıp çalışmayacağının görülmesi idi. (Rasyonalist tarafım denemediğin şeyden emin olamazsın diyor.)

Bir önceki yıl parkuru genel olarak iyi sürelerde koşmuş kişilerin CP geçiş zamanlarını inceledim. Bu yarış planlarını yaparken genelde herkesin uyguladığı bir taktiktir. Kabaca bu size yaptığınız antrenmanların içeriklerinden kopya çekerek yarış içinde bu geçiş sürelerini benzer sürelerde geçip geçemeyeceğinizi gösterebilir. Sadece referans aldığınız süreyi doğru kestirebilmeniz önemli. Böylece üç dört kişinin ortalama değerlerini alarak eğer hiç koşmadığınız bir parkur ise kendinize bir CP geçiş zamanlaması çıkarabilirsiniz. Ben de benzer bir çalışma ile bunu yaptım ve kabaca yarışı on saat civarında bitirmeyi hedefledim. Aşağıda bu tabloyu, planlanan CP geçiş sürelerini ve planlanandan daha iyi geçilmiş süreleri farklı renklerde görebilirsiniz.


CP Geçiş süreleri.

Bu yarış boyunda diğer yarışlarımdan farklı olarak CP noktalarından beslenmek için hiç bir besin maddesi almadım diyebilirim. Bunun özel nedeni UTMB sırasında ilk 70K’yı koşmama yetecek yiyeceği taşıyabilir miyim diye denemek içindi. Oldukça da başarılı oldu. Ne olur olmaz orada CP'lerden hiçbir şey tüketemezsem yanımda bulunmasını planladıklarımla da yarışı bitirebilmenin bir ön çalışması oldu. Sadece CP'lerde suluklarımı doldurdum ve bu bana yarış içerisinde oldukça zaman da kazandırdı diyebilirim. Ne kadar pratik olursanız olun sizden önce orada bulunanlar, CP görevlilerinin pratikliği, yorgunluğunuz, dikkat dağınıklığınız gibi bir çok faktörü bir araya getirince CP'lerde beklenenden daha uzun zaman geçirmek her zaman olası. (Var mı bununla ilgili bir istatistik yoksa kafadan atıyor muyum? Duygusal kuyruk sallanıyor gibi.) Aynı zamanda bunun da bir pratiği yapılmış oldu ve gördüm ki ben zaten önceki yarışlarda CP'lerde gereğinden fazla oyalanıyormuşum. 

Elektrolit Tablet

Beslenme stratejisinin iki temel ögesi karbonhidrat (yağ, protein gibi diğer makroları ihmal ederek konuşuyorum ) ve sıvı elektrolit alımı. Yarışta saat başına 40 gr karbonhidrat, 600 ml sıvı ve bir bir buçuk saatte de 2 elektrolit tablet alacak şekilde planlama yaptım. Çok büyük oranda plana uydum diyebilirim. Ancak yarışın son anları yaklaştıkça özellikle Saitabat Çarşak arasında alınan sıvı miktarı yeterli olmadı. Bu hava koşullarının tüketim hızlarını, hem sıvı hem de enerji olarak ne kadar değiştirebileceğine iyi bir örnek. Gıda için hiç zorlanmamama ve geriye sadece iki hurma arttırmama rağmen bastıran sıcak ile birlikte kendimi soğutmakta zorluk yaşadım. Sıcağın yanında yüksek irtifada su içmeyi artırmak gerektiğine dair de bir yazı okumuştum (maalesef kaynak paylaşamayacağım) ve bunu da bir kenara not etmiştim. Tahtalı Ultra Trail'de de benzer bir etkiyi çok keskin bir şekilde yaşadım. Bunu da hep akılda tutmak gerekiyor. Beslenme planının tablosunu da aşağıda görebilirsiniz. 

On saate göre planlanan beslenme ve sıvı elektrolit yükleme stratejisi

Göğüs numarasına yazılmış yeme içme stratejisi.


Start-Kirazlıyayla...
Recep ile birlikte Güneş doğarken.
Foto: Organizasyon.
Yarışı iki kısma bölsek önce uzun bir iniş ardından da uzun bir çıkıştan oluşan profile sahip desek yanlış olmaz. Nerdeyse 30K genel anlamıyla inişten, geriye kalan kısım ise Uludağ Küçük zirveye kadar çıkıştan oluşan bir yarış Uludağ Ultra Trail. Belki de yarışın zorluğu temelde burada. Başta kolay gibi görünen ve start anıyla birlikte teleferik çizgisinden tepeye hemen ulaşılan, ardından üç CP boyunca inişten oluşan ve eğer hızlı başlarsanız bir süre sonra tamamen gücünüzü bitirebilecek bir özelliğe sahip. Stratejimi özellikle bu üç CP noktasını çok hızlı geçmemek üzerine kurmuştum. (Korkularım ve tecrübelerim bu noktada birbirine denk.) Zaten sabah saatleri ile birlikte hemen orman içi alana girilen bu yarışta sabahın ilk ışıkları ve mahmurluğu ile kök, kayalık, yer yer yaprak ve ıslak zemin nedeni ile kaygan alandan geçerken kaza yapmak içten bile değil. Yarışa birlikte başladığımız bu yıl iki kez birlikte yarış koştuğumuz Recep'e de sık sık dikkatli olmamız ve hızlı gitmek için acele etmememiz gerektiğini söyledim durdum. Hakikaten bana göre yarışın bu ilk kısmı festival havasında koşuluyor ve daha bacaklar enerji dolu iken kişi kendini frenlemekte zorlanıyor ama sonrasına enerjik kalabilmek açısından bu ilk kısmı yönetebilmek önemli. Bahsettiğim gibi ağırlıkla orman içi alanda dal, kök, büyük devrilmiş ağaç gövdelerini ve ara ara uzamış sulak zemine bastığınızda içine düşüverecekmişsiniz hissini uyandıran otlak alanlarından geçiyorsunuz. Fotoğrafçıların buralarda ters ışık ile yakaladıkları müthiş fotoğraflar var.* 
Bu kısım 8K ve etap içindeki iniş ve  çıkıştan oluşan 238 elevasyon kazanımlı iniş ağırlıklı bir etap. Kirazlıyayla CP'sinde neredeyse hiç durmadım diyebilirim. Sadece eksilen suyumu yenileyip yemem gerekenleri CP noktasından hemen sonra yol boyunca yedim.

Kirazlıyayla-Zeyniler...
Yine ağırlıkla orman içinden geçilen bir kısım burası. Bazı yerlerde iş makinalarının girebildiği orman içi yollar bazı yerlerde ise single track'lardan oluşmakta. Genel olarak zor bir etap değil ancak özellikle iş makinalarının geçtiği yollar çok ince tozlar nedeni ile solunumunuzu zorlaştırabiliyor. Zeynilere inmeden hemen önce sanırım yamaç paraşütü yapmak için kullanılan bir alandan geçiyorsunuz ve buradaki panaromik Bursa manzarası hem etkileyici hem üzücü. Tüm şehir ayaklarınızın altında. Eminim gece manzarası müthiştir ancak bende yarattığı hissiyat daha çok insanoğlunun sınır tanımaz ve her yeri betonlaştırma çabasının ne kadar güçlü ve durdurulamaz olduğu yönündeydi. Ormanın o müthiş canlılığından birden bire beton yığınına açılan bir pencere ile karşılaşmak beni biraz olumsuz yönde büyüledi diyebilirim. Bu etap da ağırlıkla inişten oluşan, resmiyette 11K mesafeli ve 207 elevasyona sahip bir etap. Bu CP'ye kadar Recep ile birlikte gelebildik ve keyfimiz yerindeydi. CP'de fazla mola vermedik. Su ikmalinden hemen sonra yola koyulduk. 

Zeyniler-Cumalıkızık...
Zeynilerden çıkar çıkmaz yine orman içine dalıyorsunuz ve bu kez karşınıza dar bir patika, kısmen zor bir geçiş ve sert kısa bir çıkış çıkıyor. Batonu ilk kez kullandığım alan oldu diyebilirim. Hatta burada Recep'e dönüp batonunu kullanmasının iyi olacağını söylediğimi hatırlıyorum. Zeyniler CP'sinden bu kısma gelinceye kadar konuşup CP’lerin kritiğini yaptığımız diğer koşucularla burada tren gibi ard arda dizildik. Bu noktada çok yavaşlamadan çıkmaya devam ettim. Tepeye vardığımda Recep'in arkamda olmadığını ama beni bir süre sonra yakalayacağını düşünüp koşuya devam ettim. Oysa O tepeye varmadan ayağında bir sorun ve midesinde başka bir sorun nedeni ile durmak zorunda kalmış ve benden kopmuştu. Bu noktadan sonra birlikte devam edemedik. Bu etap artık sık ormanlık alandan çıktığınız daha fazla yerleşim alanından geçtiğiniz bir kısım. Zemini bu nedenle daha rahat ve tehlikesiz. Özellikle yerleşim alanlarında asfalt ve Arnavut kaldırımı alanlardan koşuyorsunuz. Cumalıkızık CP'si fiziki olarak var olan ancak yarış sonrasında geçiş sürenizi göremediğiniz bir CP oldu. Ya ölçüm yapılamadı ya da yapılan ölçümler hatalı olduğu için geçiş sürelerimize yansıtılamadı. Kendi geçiş süremi sıkı takip ettiğim için buradan hangi saatte geçtiğimi biliyorum ve yukarıdaki süreyi kendi hesaplarıma göre yazdım. Bu etap da iniş ağırlıklı 11,5K uzunluğunda 366 Elevasyon alınan bir etap. Bu CP'ye vardığımda saatim 27,9K'daydı. Yarış notlarında 30,5K'da ulaşmamız gerekiyordu. Yarışın daha yarısına bile varmadan 2.5K'lık bir fark oluşmuştu. Bu kadar yüksek hatalı bir GPS ölçümü genellikle olmaz ancak organizasyonun GPS kayıtları ile biz yarışmacıların GPS ölçümleri de çok nadir birbirini tutar. Yarış öncesinde brifinge katılamadığım için belki CP noktaları ile ilgili bir düzenleme olmuştur ve ben kaçırmışımdır diyerek yola devam ettim. Sonuçta ben CP'lere varmam gereken saatte varıyordum ama eğer 2,5K daha eksik koştum ve planıma uyan saatlerde geçiş sağladımsa bunun anlamı da yavaş koşuyorum demekti. (Hesap ortada kardeşim.) Ancak buna pek takıldığımı da söyleyemem. Bu CP'de de sadece su takviyesi yaptım. Hatta bir bardak da fazladan su içeyim derken gazozu mideye indirmiş oldum. Fena da olmadı. Bu noktada yarış öncesinde yaptığım ilk katı beslenmenin benzeri iki adet fıstıklı ekmeği yediğim nokta oldu.

Cumalıkızık-Saitabat...
Bu etap tüm rotanın belki de yerleşim içinden en çok geçen kısmı diyebilirim. Cumalıkızık'tan Saitabat'a varana kadar geçen kısım parkurun benim için en zor alanı idi. 12K süren bu etap ve ardından Uludağ Saidabat- Uludağ Çarşak etabı ile birlikte sıcak konusunda en zorlandığım alan oldu. Basık ve nemli hava oldukça yordu beni. Planladığım zamanın kısa bir süre önünde hareket edebildim ama keyifsiz koştuğum alan diyebilirim. Totalde 536 metrelik elevasyon ile geçilen bu etap ardından gelecek uzun çıkışların habercisi adeta. Yer yer orman içine giren alanlarda serinlemek mümkün ama çoğunlukla açık alanda koşuluyor olması yorucu. 

Saitabat-Uludağ Çarşak...
Yeniden orman içine dalınıyor ancak single track değil.  Bu kez orman içi yollardan ve daimi tırmanarak ilerlemeniz gereken bir etap. Ara ara koşabilmeniz mümkün ancak yükselen güneşin de etkisi ile belki koşmasam daha iyi diye düşündüğüm anlar çok oldu. Tırmanışlar çok teknik değil ve fazla baton ihtiyacı hissetmeyebilirsiniz ancak ara ara kullanmak kaslara nefes alması için zaman tanıyabiliyor. Yolun dönüş kısımlarında ağaçların gölgeleri ile adeta köşe kapmaca oynayarak ilerliyorsunuz. Bu etapta ikisi doğal birisi gönüllülerce oluşturulmuş su kaynağı vardı. Belli ki organizasyon Uludağ Çarşak'tan hemen önce bir su istasyonunun iyi olacağına karar vermiş ve çok da süper olmuş. Hatta gönüllülerin buradaki suları derede soğutarak servis yapmaları müthiş güzel bir olaydı. Yol üstündeki iki doğal çeşme de bu etabın zorluğunu kırmaya yarayan iki doğal su kaynağı idi. 12,5K'lık bu etapta 1391 metre gibi bir elevasyon alıyorsunuz. Yani başından sonuna çıkış ağırlıklı bir etap. Teknik zorluğu olmasa da özellikle öğlen saatlerine denk gelen bu alanı çıkmak zor, uzun ve yorucu.

Uludağ Çarşak-Finiş...
Gelelim en son etaba. Herkesin oldukça zorlandığı, özellikle en tepeye varıncaya kadar single track'ın bile kalmayıp sadece işaretleri takip ederek koşmak zorunda olduğunuz bir etap. Ağırlıkla çıkıştan oluşan 11K ve 523 metre elevasyondan oluşuyor. Tepeye varıncaya kadar çok sert bir rüzgarla mücadele etmek gerekti. Sabah saatlerinde sert esen rüzgar tepelerde bizi yeniden karşıladı. Bir CP öncesinde sıcaktan boğuluyorken bu kısımda yol boyu rüzgarlığımı giymeli miyim, giymemeli miyim çelişkisi yaşadım. (Kuyruk mu hakim, köpek mi?) Bir taraftan serinlik hoşuma gidiyor bir taraftan da bu terle kaslarım tutulacak diye düşünmeden edemiyordum. Bulunabilirlik çavlanı Uludağ'ın zirvesinde bile beni rahat bırakmıyordu. Bu etapta sularımı doldururken hazır dolu bardaktan su içmek isterken yine gazoza denk geldim ve bu kez iki bardak içtim. Çok iyi geldi. Hem enerji verdi hem de serinletici geldi. Artık tepeye varmıştım ki önümde giden bir kişi daha gördüm. İnişe varmadan yakaladım ve maden inişi için izin isteyip önüne geçtiğim anda ayağım kaydı ve sağ dizimin üzerine düştüm. Belki yorgunluk, belki dikkat dağınıklığı, belki de çok teknik olan bu iniş kısmındaki parkurun kaygan hali buna sebep oldu. Başta biraz endişelendim ancak çok ciddi yaralanmadığımı anladığımda rahatladım. Koşmaya, daha doğrusu dikkatli ama seri bir şekilde inmeye devam ettim. Maden inişi bittikten sonra da artık otele kavuşturacak iniş yoluna varana kadarki düzlükte sanırım tüm yarışın en hızlı bir iki kilometresini koştum. Ve sonunda finiş takının altından 8 saat 51 dakikada geçmeyi başardım. Bu pek beklemediğim bir süreydi ama bence bu parkurun aslında beklenenden daha kısa olması ile ilgili olabilir. Saatime baktığımda 62,73K yazıyordu. Bu en az 3,25K daha az koştuğumuz anlamına gelir. 

Sonuç…
En başından dediğim gibi bu yarış UTMB 2022 hazırlık döneminin son test yarışıydı. İçimdeki bitmek bilmeyen mücadelenin patikadaki yansımalarını görebilmenin, kuyruğun mu, köpeğin mi başat olduğunu değerlendirebilmenin bir denemesiydi. Ve gördüm ki artık yarışlarda duygular ve/veya rasyonalist tarafım beni yönetmeye çalışsa da yeri geldiğinde hangisini öne çıkarıp hangisini susturabileceğim yolunda çok büyük yol katetmişim. 
Postmodernizmin “meta anlatılara karşı bir şüphe meselesi” olduğunu söyler filozof Jean-François Lyotard. Çok da haklı. Bazen bildiğini bilmiyor saymak, soruları baştan sormak ya da başka soruları sorabilme cesaretini göstermektir gelişim. Bu yönüyle baktığımda tüm meta içeriğiyle aylardır önümde duran UTMB 2022’nin içimde yarattığı hisse yeniden odaklanabilmemi ve objenin kendinden çok süje olarak keyifle yaşayabilme olanağına odaklanmam gerektiğini bir kez daha hatırlattı Uludağ’ın eşsiz manzaraya sahip rüzgarlı zirvesi ve her adımı ayrı güzel patikaları. İyi ki koşmuşum. 

Değerlendirme…
Yarışın kısa bir değerlendirmesini yapmak istesem neler söyleyebilirim kısaca bunlara da raporda değinmiş olayım. Belki bu yazıyı okuyan kişilere bu açıdan da bir yol gösterebilir.

Artıları
  • Yarışın artıları eksilerinden çok diyebilirim. 
  • Fuar alanının düzeni, gösterilen ilgi ve malzeme kontrolleri ve buna yönelik gayretler çok yerinde. 
  • Fuar alanının zenginliği orta düzeyde diyebiliriz ancak burada artan ekonomik baskının daha etkin olduğunu düşünüyorum.
  • Yarış kiti oldukça başarılı. İçindeki ufak hediyeler, verilen malzemelerin kalitesi koşucuları tatmin edecek düzeyde. 
  • Parkur boyunca ve sonrasında gönüllülerden aldığınız destek çok güzel. 
  • Yarışın bir festival havasında geçmesini sağlamak için yapılan organizasyonlar başarılı.
  • Her ne kadar hava muhalefetine takılsalar da ortamı yumuşatan güzel oluşumlar. 
  • Yarış sonrası masaj desteği alabiliyor olmanız ve yiyecek, içecek desteği yeterli. 
  • Makarna partisine katılmadığım için değerlendirme yapamayacağım ancak sanırım o da iyidir diye düşünüyorum. 

Eksileri
  • Göğüs numarasının kalın yapılmış olması. Uzun süre koşan biri için özellikle rüzgarlı havada biraz sorun oluşturdu diyebilirim. (Önemsiz bir sorun bence.)
  • CP’lerde yiyecek fazla kullanmamış olmakla birlikte artık çok zengin bir CP içeriğinin olmaması. Örneğin jel, elektrolit destekler gibi. 
  • Ödül töreni. Belki de tüm organizasyon içinde bana göre  planlaması ve içeriği en kötü yapılmış olaydı. Başta kurgusunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Sonra da ödüllendirme mantığının. Genel klasman birincileri üstten aşağı 100K, 66K, 30K,16K 6K sona kadar sıralanıp sonra yaş gruplarına geçildi. Oysa gruplar en uzun mesafe kadın, erkek genel ve ardından kadın, erkek yaş grupları şeklinde verilmeliydi. Böylece 100K koşmuş bir yaş grubu koşucusu 6K genel klasman sporcusunun ödül almasını ve sonra kendisinin takdir edilmesini beklemek zorunda kalmazdı. Kimsenin koştuğu mesafeyi küçümsemek istemiyorum ama 6K genel klasman birincisini 100K yaş grubu birincilerinden önce takdim etmek, adına Uludağ Ultra Trail dediğiniz bir yarışta 100K koşan bir koşucuya haksızlıktır hatta belki saygısızlık. Bir de bunun ödüllendirme bacağı var ki orası da kanımca pek hoş olmamış. 30K, 16K, 6K gibi kilometreleri gereği Ultra bile sayılmayan bu mesafelerin genel klasman birincilerine para ve/veya sponsor hediyeleri vererek kişilerin çabalarını takdir etmek güzel ama aynı kürsüye 100K, 66K gibi mesafeler koşmuş yaş gruplarının en azından birincilerinin eve eli boş gönderilmesini pek hoş karşılamadığımı söylemem gerekir. Belki organizasyon kendini gözünden kaçırdığı bu durum için koşuculara hitap eden bir özür ve takdir hediyesi ile affettirebilir. Aksi takdirde bir süre sonra bu yarış ciddi mesafe koşabilen kişilerin değil hafta sonu sosyal aktivite olsun isteyen kişilerin önceliği olan bir yarış halini alıverir.

Katılımcı madalyası.

Finisher Plaketi.
Plaketin engelli bireylerce yapılmış olması ayrıca büyük bir hediye.
Emeklerine sağlık.

Kaynak: (1) Hızlı ve Yavaş Düşünme. Daniel Kahneman. Varlik Yayınları.