30 Temmuz 2015 Perşembe

27. SAMSUNG BOĞAZİÇİ KITALARARASI YÜZME YARIŞI-2015

Tiktaalik, geç Denovien dönemine ait tetrapodlara benzer birçok özellik taşıyan, soyu tükenmiş et yüzgeçlilerden bir monospesifik cinstir[1] Tiktaalikin, balıktanamfibilere evrimsel geçişin temsilcisi olarak görülür. Tiktaalik ve benzer hayvanların geniş bir yelpazede tüm karasal faunanın ortak ataları olduğu anlaşılmaktadır: amfbiler, sürüngenler,kuşlar ve memeliler.[2] Omurgalıların sudan karaya geçişi 360 milyon yıl önce gerçekleşti...


Bakın ne kadar da sevimliymiş çoook eski atalarımız. 


Durun durun hani yarış anlatacaktı bu adam Tiktaalik de nereden çıktı demeyin hemen. Size büyük büyük atalarımızdan bahsediyorum. Sudan karaya geçmeyi başarabilmiş yani bir başka yarışı, evrimsel yarışı kazanabilmiş atalarımızdan. İçimizdeki bu genlerden midir bilinmez ama ben de 26 Temmuzda uzun zamandır hayalini kurduğum, triatlona benzemeyen, başından sonuna suyun içinde geçen başka bir yarışa katıldım. Üstelik atalarımızın 360 milyon yıllık sudan-karaya geçiş uğraşına inat kısacık ömürde bırakın tersine evrimleşmeyi sadece suya adapte olamaya çalışarak. 

Yarışın parkuru.
Kısaca özetleyecek olursam bu yıl 27.si düzenlenen Boğaziçi Kıtalararası Yüzme yarışı 26.Temmuz 2015 Pazar günü Anadolu yakasındaki Kanlıca İskelesinden başlayarak Avrupa yakasındaki Cemil Topuzlu Parkına kadar olan 6.5 km'lik parkurda yerli ve yabancı birçok yüzücünün katılımı ile yapıldı. Milli Olimpiyat Komitesinin organize ettiği yarışın bu yıl ki sloganı "2 kıta 1 Yarış" idi.

Bu yarışa uzun yıllardır katılmak istiyor ama bir türlü fırsat yaratamıyordum. Bir nedeni de kendimi buna hiç hazır hissetmemekti. Her ne kadar triatlonlar sayesinde yüzmeyi geliştirmiş ve aralıksız 1900 metre yüzebiliyor, antrenmanlarda da 3000-4000 tamamlayabiliyor hale gelmiş olsam da Boğaz geçme fikri düşününce zor ve korkutucu geliyordu. Bu yıl korkumun üstesinden gelip katılım için hızla başvurdum. Hatta cayma hakkımı zora sokmak için komite tarafından ön onayın alındığı öğrenir öğrenmez uçak biletimi alarak kararımı netleştirdim. Artık kaçarı yoktu Boğazda yüzecektim. Yüzmekle kalmayacak iki kıta arasını suda geçecektim. (Not: Yarış ve rota ile ilgili kısma daha fazla ilgi duyanlar için okumaya Suda geçen zaman, yarış ve rota kısmından başlamalarını öneriyorum.)

Nasıl katılınır;
Katılım için öncelikle Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi web sayfasından üyelik yapmak gerekiyor. Sonrasında üye girişi yaparak kişisel bilgilerinizi girdiğiniz web sayfasında bir form doldurmanız ve bu form ile sizden sağlık şartınızın uygunluğunu göstermenizi isteyen formun birlikte çıktısını alarak doldurup TMOK'a posta yolu ile göndermeniz gerek. Evraklar ellerine geçince 100 TL olan kayıt ücretini yatırmanız isteniyor. Buraya kadar kararınızı kesinleştirmiş olmanız lazım çünkü bu ücret geri iade edilmiyor. Detaylara girmeyeceğim çünkü katılım şartları ve detaylarına buradan ulaşabilirsiniz. Şartlar yıllara göre değiştiği için siteye göz atmakta fayda var. Katılım şartları genellikle yeni yılla birlikte Ocak ayında açıklanıyor. Bu tarihi kaçırmamak önemli.

Seçmece bunlaaar;
Bir süre sonra TMOK'un sitesinde seçmelere nerede ve ne zaman katılacağınız bilgisi yer alıyor. Seçmeler İstanbul, Adana, İzmir ve Ankara'da yapılıyor. Benim gibi ilk defa katılacak biriyseniz başta bir tedirginlik oluyor. Çünkü seçmelerde sizden beklenenin ne olduğunu bilmiyorsunuz.  Seçme kriteri de yıllara göre değişiklik göstermekte. Bu nedenle yaş gruplarının beklenen yüzme zaman dilimleri seçmeler öncesi ilan edilmiyor. Bu süreler TMOK'un o yıl yarışmaya katılmasını istediği toplam kişi sayısına göre belirleniyor.  Yani bu da demek oluyor ki bir önceki yılda yaş grubunuzdaki zaman limitlerinden iyi yüzmelisiniz ki seçilme hakkınız riski girmesin. Bu yıl seçmelerde benim yaş grubum 45-49'da 800 metreyi 18 dakika içinde yüzme kriterini baz aldılar. Bu yaş grubunda tüm Türkiye genelindeki seçmelerde 135 kişi elemeyi geçememiş sadece 30 kişi geçebilmişti. 

Hazırlansakta mı katılsak hazırlanmasakta mı katılsak? :)
Söz konusu yüzme olunca yarış öncesi kendimi hiçbir zaman hazır hissetmiyorum ama burada bu yıl ağırlıklı  olarak Hamburg Maratonuna odaklanmış olmamın büyük etkisi var. Çünkü 5 Ocak'ta başladığım yüzme antrenmanlarımın tam ortasına Maraton antremanları adeta bıçak gibi saplandı ve başlarda haftada üç gün gibi çok düzenli giderken 4 Nisan ile 23 Mayıs tarihleri arasında hiç yüzme antrenmanı yapamadım. 26 Temmuz'a az zaman kaldı endişesi ile Mayıs 23 de tekrar başladığım antrenmanlar aksamalar ile birlikte 24 Temmuz'a kadar devam etti. Buradaki aksamalar ise benden kaynaklı değil daha çok üyesi olduğum TOBB Havuzunun ara ara denetimler nedeni ile kapatılması sonucu oldu. Toplamda 5 Ocak-24 Temmuz arası 28 haftada yaklaşık 49 saat yüzdüm. Ortalama haftada 1 saat 45 dakika gibi rekor sayılabilecek bir az antrenman süresi tamamladım. Az antrenmanın elbette onlarca nedeni var ama yarış öncesi en büyük tedirginliğimin kaynağı oldu böylece. En zayıf olduğum alanda en az antrenmanı yapmıştım.

Baştaki istikrarı maalesef daha sonra sürdüremedim.
Bu yıl hazırlıklar sırasında büyük bir destek aldım. Yılın başında Ankyra Kulübü yüzme antrenmanlarımızı organize etmesi ve bizleri antrene etmesi için Cevlan ve Ertunç hoca ile tanıştık ve her ikisi de bizlere hiçbir karşılık beklemeksizin inanılmaz destek oldular. Antrenmanlarda neler yapılıp yapılmayacağı, driller, teknikler ve süreler hakkında sınırsız destekleri oldu. Sabahın köründe 06:00 da kışın ortasında bizlerle antrenmana gelmeleri büyük incelikti. Sabahları o soğuklarda beni havuza taşıma işindeki yardımları için de Elif'e çok teşekkür ediyorum.



Yarışmadan bir gün önce.

Adet olduğu üzere malzemelerin fotosu.
Artık hazırız demek bu.
Yapılan bütün hazırlıklardan sonra yarışmadan bir gün önce Kuruçeşe Cemil Topuzlu Parkında sporculara verilecek bone ve çantamı almak için gittim. Park Beşiktaş, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek gibi İstanbul'un en gözde mekanlarının ortasında olduğu için, özellikle cumartesi günü sahil yolundan ulaşmak oldukça zor olabiliyor. İstanbul dışından gelenlerin buna dikkat edip özellikle zaman ayarlamasını buna göre yapmaları lazım. Parka varınca dikkatinizi hemen etrafa yayılmış yüzme ekipmanları satan irili ufaklı çadır mağazalar dikkatinizi çekiyor. Yine yarış sırasında destekçilerin rahatlıkla zaman geçirmelerini sağlamak için kurulmuş yiyecek içecek stantları da oldukça başarılı. Bone ve çip alımı sonrası parkın içinde gözüme çarpan Swim trek stantına uğrayıp bilgi aldım. İki yıl önce Fethiye tatilim sırasında dikkatimi çeken bu oluşum dünyanın çeşitli ve önemli noktalarında oldukça deneyimli bir ekip aracılığı ile uzun yüzme organizasyonları düzenliyorlar. Türkiye'de Çanakkale, Likya Yolu (denizden) ve Boğaz geçişini rotalarına eklemişler. Kurucularından Hüseyin Bey ile uzun uzun konuştuktan sonra adımı daha sonraki turlarına katılabilmek için kayıt listelerine yazdırdım. Belki bir gün katılırım. 
Parka gelmenin ana amaçlarından biri de yarış rotasını bot ile rehberler eşliğinde gezmek. Yarıştan birkaç gün önce bir antrenman sonrasında Ertunç ile buluşmuş ve yarışta takip etmem gereken rotayı ve dikkat etmem gerekenleri kağıt üzerinde öğrenmiştim ama tekne turu daha fazla bilgi katacaktı. Saat 17:00 civarında sanırım en son tekne turuna yetişip Cemil Topuzlu'dan kalabalık bir grup eşliğinde hareket ettik ve Kandilli İskelesine varan tekne yarış rotası istikametinde İskeleden Cemil Topuzluya doğru hareketine başladı. Rehber "Kandilli İskelesi başlangıç noktası. Yarın burada suya gireceksiniz ve ilk referans noktanız önümüzdeki ilk köprü olan Fatih Köprüsünün tam ortası olacak dedi." Tekne hareket ederken o da konuşmasına devan etti. "Köprünün tam altına geldiğinizde bu kez referans noktanız ileride gördüğünüz enerji nakil hattının tam ortası olacak. Bu arada boğazın ortasındaki soğuk su akıntısını hissedin ve bu hatta kalmaya çalışın, devam ederek istenen noktaya gelince yeni referans noktanız 1. Boğaz Köprüsü'nün ortası, ancak Galatasaray Adasına gelince yönünüzü finish noktasına çevirmeniz ve finish noktasındaki balonlara doğru yüzmeniz gerek dedi." Tamamen olaya hakimim hissiyatı ile tekneden ayrıldım.

Yarış günü;

Yarış 10:00 da Kandilli İskelesinden başlıyor ancak bunun için Cemil Topuzlu'dan start noktasına giden tekneye en geç 09:00 da binmiş olmanız gerekiyor. Sabah otelden ayrılış saatim 07:30 du ve sabah saatinde parka varmam yarım saatimi aldı. Ancak sabah saatindeki kalabalığı hesaba katmadığımı kapıya varınca oluşan kuyruktan anladım. Yaklaşık 20 dakika süren bir beklemeden sonra kapıyı geçip parka girebildim. Parkta ön hazırlıkları bitirip hemen sporcu alanına geçtim. Daha önceki uyarıları dikkate alarak soğuk sudan etkilenmemek için vücudumda eller ve kollar hariç birçok noktaya Lanolin yağı sürdüm. Bunu eldiven veya bir dil basacağı ile yardım alarak yapmakta fayda var zira elden çıkması çok zor. Ayrıca koyun gibi kokmayı da göze almanız gerek. :)
Tekneye geçtikten kısa bir süre sonra heyecan bastı ve yerimde oturamaz hale geldim. Tekne de tanıdık isimleri görmek bile içimi rahatlatmaya yetmedi. Saat 10:00 da start borusu çalınınca ayaklarımın gitmediğini fark ettim. Bekledim de bekledim. Suya en son atlayan grupta yer aldığımı sanıyorum.

Suda geçen zaman, yarış ve rota;

Tekneye bordalanmış (yandan bağlanmış) bir platforma çıkarken çip halısından geçiyorsunuz ve artık o andan itibaren süreniz başlıyor. Yani platform üzerinde gereksiz oyalanmamak gerek. Ben de platform üzerinden sol uca yakın ve köprünün avrupa ayağını referans alarak kendimi suya bıraktım. İlk hissiyatım suyun soğuk olduğu yönündeydi ama ilk dakikalarda suya alıştım diyebilirim. Zihnimde yarış rotasını 4 bölüme ayırmıştım ki bence bu yazının da yarışın da en can alıcı noktası burası. 

1. Kısım; Kanlıca İskelesi Start-Fatih Köprüsü arası

Resimlerde göreceğiniz mavi çizgiler boğazda var olduğu düşünülen akıntının yönünü, yeşil çizgiler yüzmeniz beklenen olası rotayı, sarı çizgiler kerteriz (referans) noktalarını, pembe çizgi yüksek enerji hattını, turuncu çizgi ise Galatasaray Adası ile Kuleli arasındaki hayali referans çizgisini gösteriyor. 


1.Kısım
1. referans noktası ile suya girdikten sonra akıntının da etkisi ile köprünün orta noktasını da 2. bir referans noktası alarak ilerlemeye devam ettim. Bu yarışta zamana odaklanarak yüzemedim çünkü saatimi yanıma almayı unutmuştum. Bu nedenle köprünün ortasına ne kadar zamanda yüzdüğümü bilemiyorum ama bunun bir önemi de yok sanırım çünkü bu yıldan yıla akıntının ve rüzgarın yönüne göre değişebilir. yeşil hat üzerinde yüzdüğümü tahmin ediyorum. Sorun yoktu ancak rahat yüzmediğimi söyleyebilirim. Bu noktaya vardığımda yönüm hafif Anadolu yakasına kaysa yüzüme doğru çarpan dalgaları hissetmeye başlıyordum. Etrafımda kimseyi görememek rota tayinini doğrulamamı zorlaştırdı. Belki biraz daha erken suya girmiş olsaydım bir grup ortasında kalmaya çalışmak daha güvenli olabilirmiş diye düşündüm.

2. Kısım; Fatih Köprüsü-Enerji Nakil Hatları arası

2. Kısım
Başlangıç kısmı nispeten kolay. Köprü dibinizde ve net bir şekilde görülüyor. Ancak boğazın en kıvrımlı yerinde işler biraz daha zor. Köprünün hemen altında 1. referans noktası olarak enerji nakil hattının Anadolu direğini alıyorum. Zaten Avrupa kısmındaki direk de bu noktadan net görünmüyor. Rehberin söylediğinin aksine hattın orta noktasını hedeflemiyorum. Çünkü orta noktayı hedeflersem Bebek koyuna girmekten korkuyorum. Anadolu Hisarı civarlarına yaklaşınca hattın orta noktasını referans almak daha kolay hale geliyor ve öyle yapıyorum. Bu noktada yönümün Kandilliye döndüğü anlarda karşıdan gelen dalgaların görüşümü çok engellediğini fark ettim. Sanki karşı bir direnç varmış gibi yüzmemi engelliyordu. 2. Kısma gelmiştim ve akıntı hattında yada yakınlarında yüzdüğümü düşünmeme rağmen o ana kadar bahsi geçen "soğuk su akıntısına" hiç rastlamamıştım. Yorgunluk  yoktu ancak halen tedirgin ve çok kontrollü yüzüyordum. Bir ara yüzme formumu koruyamadığımı ve ayaklarımı unuttuğumu hatırlıyorum. Enerji nakil hattının ortasına Kandilli'ye daha yakın taraftan geçerek ulaştım ancak tam ortasında değil Anadolu yakasına daha yakındım.

3. Kısım; Enerji Nakil Hatları- Galatasaray Adası arası

3. ve 4. Kısım
Enerji nakil hattından sonra sudan gördüğüm kadar ile Boğaz Köprüsünün Anadolu ayağını referans almak doğru bir taktik olacaktı ta ki Galatasaray ile Kuleli arasındaki hayali hatta kadar. Ancak ya akıntının yönü yada benim yaptığım bir hatadan dolayı ara ara rotamı kontrol etmeme rağmen Galatasaray Adasına daha yakın kaldığımı fark ettim. Resimdeki yeşil çizgiye yakın bir rota izlediğimi tahmin ediyorum. Buraya geldikten sonra ise işin en zor kısmı olan finishe yaklaşma kısmına gelmiştim. Akıntının bu noktada hızlı olacağı uyarısı hep kulaklarımda olduğu için bu alanda iki kez durup gerçekten nerede olduğumu anlamam gerekti.

4. Kısım; Galatasaray Adası-Cemil Topuzlu Finish arası

En zor kısmı diyorum çünkü bu yarış ile ilgili anlatılan olumsuzlukların tamamı bu noktadan sonra başlıyordu. Tecrübeli yüzücüler " Aman ha! Finish'i kaçırayım deme" diyorlardı. "SAT komandoları seni toplamasın." Bu ifadelerden çok korkmuş olmalıyım ki Galatasaray Adasını geçtiğimi hissettiğim anda yönümü tamamen karaya dönüp o yöne doğru yüzmeye başladım. Çünkü denilen oydu ki "Zaten akıntı seni sürükleyecek ve sen finish noktasına doğalında varmış olacaksın." Ama işler öyle olmadı. Yönümü karaya döndükten kısa bir süre sonra hissetmelisin denen soğuk su akıntısını hissettim. Eyvah şimdi sert akıntıya girdim galiba diyerek birazda hızlı yüzmeye gayret edince kısa bir süre sonra Avrupa yakasına çok yakın bir noktaya geldiğimi fark ettim. Ee! Hani beni akıntı sürükleyecekti. O noktadan sonra finish balonlarını referans alarak yüzdüm ve artık finishi kaçırmam imkansızdı ancak istenilen şekli ile de finishe yaklaşamamıştım. Her yarışın kendi içinde özel şartları olacağını hele hele böyle su içinde, akıntılı, hava şartlarından çok etkilenen bir parkur düzeni için standart koymanın ne kadar zor olduğunu tekrar tekrar hatırlamak lazım.


Yüzen birisinin rotasının suda nasıl olduğunu görebilmeniz için 
Umut arkadaşımın yarış sırasında  takip ettiği rotayı paylaşıyorum.

Sonuç;
Ertunç hoca ile bir kare.
Bir daha ki sefere ayaklarımın altına bir şey koycam.

Sudan çıkınca karşımda duran dev ekrandan sürelere baktığımda hayretlere kapıldım. Süreler uçuktu. Birilerinden saati sordum. "11:50" dediğinde kendi kendime Yuh! iki saattir sudayım demek dedim. 1 saat 41 dakika 13 saniyede sudan çıkmışım. Teknede de bir on dakika beklemişim demek. Başta oldukça moralim bozuldu. Çünkü ben bütün olumsuz faktörleri yok sayarak kendi süremin 1:20 civarında olmasına çok odaklanmıştım. Oysa ekibimizden iyi yüzenlerin de sürelerinde 20'şer dakikalık sapmaları görünce biraz rahatladım.  
Sertifikamı aldım ve arkadaşlar ile bir araya gelip yarış sonu anı fotoğraflarımız çektirdik. Hatta birlikte bir şeyler içtik. Kulübümüz adına katıldığım bu yarışta da yine kulüp formamız ile foto çektirmeyi ihmal etmedim. 


Buradaydık fotosu.

Yarış sonrası keyif zamanı. Umut'la Ortaköy'de.

Teşekkürler ve Öneriler;
Yarış organizasyonunu başından bu yana oldukça başarılı buldum. Yazışmalar, elemeler, parkur boyunca destek. Kimsenin burnu kanamadan böyle bir yarışı organize edebilmek gerçekten çok zor. Emeği geçen herkese teşekkürler.

Fuar alanı daha başarılı olabilir. Yarış günü ortalık ana baba günü gibi oluyor. Sporcu alanından tekneye geçerken susadığımı fark ettim ve olduğu söylenen sporcu içeceklerinden ve sudan yararlanamadım. Ama deli gibi çeşit çeşit kola vardı. Bu kola manyaklığına bir anlam veremiyorum. Teknede susuzluğumu bastırmak için yarısı içilmiş bir sporcu içeceğini içmek zorunda kaldım. 
Başından beri bu yarışa girmem konusundaki desteği için eşim Şengül'e ayrıca teşekkür ederim. Desteği çok büyüktü. 

Sen sen ol Lanolin sürüp uçağa binme; :)
Bu arada yarış sonrası şu lanet olası Lanolini vücudumdan çıkarmak için parktaki duşlara gittim ancak suların soğuk olması nedeni ile ne kadar yıkanırsam yıkanayım vücudumdan tam olarak arındıramadım. Böyle bir şey başınıza gelebilir bu nedenle yarış sonu feda edebileceğiniz giysileriniz olsun yanınızda. Dönüş uçağına bindiğimde yanımda oturan bayan çok kibar davranıp hostesten izin alarak başka bir koltuğa geçmek istediğinde kendi adıma çok utandım ama yapacak bir şey yok. Muhtemelen neden koyun gibi koktuğuma bir anlam veremeyip yağ lekesinden korkuma giydiğim pespaye kılık kıyafetime de bakarak on dakika önce koyunları sağmaktan geldiğimi düşünmüş olabilir. :)


Vee... Sonuç belgesi. 

  1. ^ Edward B. Daeschler, Neil H. Shubin and Farish A. Jenkins, Jr (6 April 2006). "A Devonian tetrapod-like fish and the evolution of the tetrapod body plan". Nature 440 (7085): 757–763. doi:10.1038/nature04639. 
  2. ^ Shubin, Neil (2008). Your Inner Fish: A Journey into the 3.5-Billion-Year History of the Human Body. New York: University of Chicago Press.

7 yorum:

Tenzil dedi ki...

Yazıyı okumam biraz uzun sürdü, zira önce "tiktaalik" lerle ilgili biraz daha bilgi edinme isteği hissettim :). Yarışı yaşamış gibi oldum. Boğazın meşhur akıntısına rağmen yarıştan vazgeçmemiş olman taktire şayan. Ben bir kere denizde akıntıya kapıldım, hala aklıma geldikçe dizlerim titrer. Seni can-ı gönülden kutluyorum. Bize ilham veriyorsun. (Bir de suyun temizliği ile ilgili ne söyleyebilirsin? Malum boğaz!)

Tenzil dedi ki...

Yazıyı okumam biraz uzun sürdü, zira önce "tiktaalik" lerle ilgili biraz daha bilgi edinme isteği hissettim :). Yarışı yaşamış gibi oldum. Boğazın meşhur akıntısına rağmen yarıştan vazgeçmemiş olman taktire şayan. Ben bir kere denizde akıntıya kapıldım, hala aklıma geldikçe dizlerim titrer. Seni can-ı gönülden kutluyorum. Bize ilham veriyorsun. (Bir de suyun temizliği ile ilgili ne söyleyebilirsin? Malum boğaz!)

uztolga dedi ki...

Tenzil teşekkür ediyorum. Atalarımıza layık olayım dedim ama elden gelen budur. :)
Deniz kirliliği malum. Bunu düşünürsen bu yarış başlamadan biter diye düşünüyorum ama bu tür yarışlar da olmalı ki birileri denizi kirletmek konusunda daha az mütecaviz olsun. Deniz canlılarının bazıları özellikle Deniz Anası çoktu ama biraz daha derinden yüzdükleri için zararlı olmadılar. Duyduğum kadarı ile özellikle bayanlarda yarış sonrasında idrar yolu enfeksiyonu ve cinsten bağımsız göz enfeksiyonu, cilt ve barsak enfeksiyonu olabiliyormuş ama sanırım yarışa gölge düşürecek kadar çok olmamış olsa gerek ki 27. düzenlendi.

ertunc dedi ki...

Abi harika bir rapor olmuş ellerine sağlık. Bu sene hakikaten çok zordu ve son yılların en zorlu boğaz yarışında, üstelik tecrübe gerektiren bir parkur yarışında ilk olmasına rağmen çok iyi bir derece ile sudan çıktım. Raporu okurken benim ilk boğaz yarışım aklıma geldi. Önümüzdeki sene çok daha iyi olacağını hatta buna senin bile şaşıracağına adım gibi eminim. Neden? çünkü benim de öyle olmuştu. Diğer taraftan çekilen fotoğrafta sanırım bir kot farkkı söz konusuydu :)

uztolga dedi ki...

Valla Ertunç Hocam ne yapıp edip beni seneye hazırlıyorsun. Ilginçtir feci hırslandım. Şu suda navigasyon olayına da sofistike çözümlerim var ama başlı başına ARGE istiyor. Kot farkına bizim oralarda mevsimler çok kurak geçerdi ondan öyle diyorum. :) Abi tüm Ankara'nın en uzun sporcu adamları da bizde midir yahu...:)

ertunc dedi ki...

Çıktım değil çıktın olacaktı :)

ertunc dedi ki...

Umut'un rotası en doğru rota. Çizsen bu kadar olur helal olsun..