Başlamak için mükemmel olmak zorunda
değilsin; Fakat mükemmel olmak için başlamak ve başarmak zorundasın. (Anonim?)
Bu sözü kim söylemiş, ne zaman söylemiş
bilmiyorum ama gerçekten çok doğru bir noktayı dile getirmiş. Uzun zamandır yaptığım spor aktivitelerini kaleme almak ve bir yerlerde toplamak, paylaşmak istiyordum. Devamı gelir mi bilemiyorum ama bir şekilde başlamak gerek diye düşündüm. Yine iyi bir motivasyon kaynağı
olabilecek bu söz bana iki yıldan biraz uzun zaman önce, kendime ciddi anlamda “Acaba
maraton koşabilir miyim?” sorusunu ilk kez sorduğum zamanı hatırlattı. Koşu
konusunda henüz yolun çok başındaydım ve maraton koşmak ile ilgili bu hedef
bana ulaşılamaz geliyordu.
“Yapabilir miyim?” diye düşünürken 17 Kasım
2013 de 35. Vodafone İstanbul Maratonunda 1954 göğüs numarası ile ikinci maratonumu
(42.2 km) koştum.
İlkini yine yılın başında Mart ayında 8.
Runtalya koşusunda koşmuştum.
Başlarken...
İstanbul Maratonundan kısa bir zaman önce Half Ironman (HIM-Orta Mesafeli Triatlon Yarışması-Yarı Demir Adam) yarışı için sıkı bir antrenman dönemi geçirdim. Bu tür uzun mesafeli yarışlarda ağırlıkla korkulan yüzme etabı olduğu için ben de bu antrenmanlarda yüzmeye ve zaman kayıplarımı en aza indirebilmek için de bisiklete daha fazla zaman ayırdım. Hafta sonları uzun bisiklet (yaklaşık 120 km), hafta içi uzun yüzmeler (yaklaşık 3000 m) yaptım. Haliyle koşmaya fazla zaman kalmadı. Hafta sonları yapabildiğim uzun koşular ki bunlar 21 km.yi geçemedi. Maraton öncesi yeterli koşu antrenmanı yapamadığımı düşündüğüm için kafam hiç rahat değildi. İlk maratonumda sıkı bir antrenman dönemi geçirmiş yeterli süre ve yoğunlukta çalışmıştım. Bu durumu ikinci maraton öncesi bir eksiklik olarak düşündüm ama moralimin bozulmasına asla izin vermedim. Hatta arada uzun koşu günlerine denk gelen, iş-güç nedeni ile aksayan antrenmanları dert etmeyip “Demek ki bugün dinlenmem gerekiyormuş.” diyerek motive olmaya çalıştım.
İstanbul Maratonundan kısa bir zaman önce Half Ironman (HIM-Orta Mesafeli Triatlon Yarışması-Yarı Demir Adam) yarışı için sıkı bir antrenman dönemi geçirdim. Bu tür uzun mesafeli yarışlarda ağırlıkla korkulan yüzme etabı olduğu için ben de bu antrenmanlarda yüzmeye ve zaman kayıplarımı en aza indirebilmek için de bisiklete daha fazla zaman ayırdım. Hafta sonları uzun bisiklet (yaklaşık 120 km), hafta içi uzun yüzmeler (yaklaşık 3000 m) yaptım. Haliyle koşmaya fazla zaman kalmadı. Hafta sonları yapabildiğim uzun koşular ki bunlar 21 km.yi geçemedi. Maraton öncesi yeterli koşu antrenmanı yapamadığımı düşündüğüm için kafam hiç rahat değildi. İlk maratonumda sıkı bir antrenman dönemi geçirmiş yeterli süre ve yoğunlukta çalışmıştım. Bu durumu ikinci maraton öncesi bir eksiklik olarak düşündüm ama moralimin bozulmasına asla izin vermedim. Hatta arada uzun koşu günlerine denk gelen, iş-güç nedeni ile aksayan antrenmanları dert etmeyip “Demek ki bugün dinlenmem gerekiyormuş.” diyerek motive olmaya çalıştım.
Strateji…
Yarış stratejisini oluştururken ana hedef
zamana odaklanmaksızın yarışı bitirmek idi. Yarış sırasında asla gaza gelmek istemiyordum.
2012 Bozcaada Yarı Maratonu'nda (21K) gaza gelip hızlı koşmuş 17. Km de adeta
duvara toslamıştım. Yarışın sonunu çok zor getirdiğimi hatırlıyorum. Bu tecrübe
sakin olmamın işleri kolaylaştıracağını söylüyordu. Bir gece önce bana sanal
partnerlik yapacak saatimi maratonu 3 saat 45 dakikada bitirecek ve ortalama her
5 dakika 20 saniyede 1 km koşacak şekilde ayarladım. Zihnimde ise yarış anında
bu surenin en fazla 5 dakika altına (3.40 saat) düşmek, en fazla 15 dakika
üstüne (4:00 saat) çıkarmak vardı. Bu plana uyarsam sorunsuz bir yarış koşacak
ve acele etmemiş olacaktım.
Yeme-İçme...
Yine planlarımın arasında yarış öncesi ve sırasında
gıda ve sıvı alımına dikkat etmek vardı. Zaten triatlon antrenmanları süresince
alınan gıda ve kalorilere oldukça dikkat etmeye çalışmıştım. Bu konuda şirket
diyetisyenimiz Fatmanur Hanım’dan da destek aldım. Burada bu konunun detaya
girmeyeceğim ama yarış sırasındaki katı ve sıvı beslenme kısmında nasıl bir
plan yaptığıma yarış anını anlatırken değineceğim. İlginç olduğu için bahsetmek
istediğim kısım ise kahvaltı. J
Yarış öncesi kahvaltı bana göre yarışa başlamadan
önce enerji depoları acısından en önemli ve olmazsa olmaz son öğün. Maalesef
kahvaltı ile ilgili aksaklıklar yaşayacağımız daha bir gece öncesinde lobide “Yarış
için erken kalkacağız, hazır kahvaltı bulabilecek miyiz?” sorusuna “Sandviç
veririz.” yanıtını almamız ile başladı. Uzun uğraşlar sonucu görevliyi sabah haşlanmış
yumurta ve vermeyi düşündüğü sandviçin içinde salam ya da sosis yerine peynir
olmasına ikna edebildim. Start 9.00 da idi ve kahvaltıyı en az iki saat önce
bitirmiş olmak istiyordum. Start alanına kalkacak otobüslere en geç 7.30
da binilebildiğini hesaba katılınca 6.00 da kahvaltı yapmak istediğimi söylesem
de ikna edemedim. Diğer arkadaşların da isteğine uyarak 6.30 da anlaştık. Yarım
saatte kahvaltıyı bitirecek ve hemen bir WC molası ile start alanına götüren
otobüslere yetişebilecektim.
Sivrisinek...
Gece ellerimde ve kollarımda kaşıntılar ile
uyandım. Uyku sersemi ilk panik ile akşam yediğimiz yemek veya baharatın alerji
yaptığını düşündüm. Saat üçtü ve yanımda hiç ilaç yoktu. Kısa bir süre sonra
birçok yerimi sivrisinek ısırdığını anladım. Odaya ilk girdiğimizde içerde
sigara ve nem kokusu olduğunu düşündüğümüz için geceye kadar pencereleri açık
tutmuştuk. Mevsim itibari ile sivrisinek girebileceği hiç aklımıza gelmemişti. Eşim
banyonun ışığını yakıp oraya doluşmaları için gece yarısı adeta nöbet tuttu.
Geri kalan üç saati çok keyifsiz uyuduk. Her ikimizde sabah uykusuz ve
keyifsiz şekilde kalktık ve aceleyle saat 6.00 da kahvaltıya geçtik.
Kahvaltı...
MuleBar* |
PowerBar Jel** |
7.20 de hızla yola koyulduk ve Sultanahmet
önünden kalkan otobüslere 7.30 da yetiştik. 8:15 civarında ise start
alanındaydık. Otobüste ara ara aklımıza yediğimiz müthiş J
kahvaltı geldi. Güldük. Mecbuuur. ;)
Köprü üstüne
geldiğimizde bizi muhteşem bir manzara bekliyordu. O ana kadar yarışmaya
hazırlanmış ya da hazırlanmamış, hayatında ilk kez koşacaklar ile belki bu
ellinci maratonu olanlar, genci, yaşlısı, hatta kızı-erkeği J Asya ile Avrupa'nın ortasında bir arada idi. Ne yalan söyleyeyim
ne yaparsanız yapın insan o an garip bir heyecan hissediyor. Bu kaçınılmaz
sanırım. Ayrıca hoş da bir duygu.
Soldan Sağa:
Gülser Özcan, Elif Tepeli, Nil Özoğlu, Şengül Uz, Tolga Uz, Tuncay İbiş.
Bir arada
koşacağımız ve daha önce birlikte koştuğumuz kişilerle start hatırası
fotoğraflar, takılmalar, gülüşmeler derken Adım Adım grubuna antrenörlük eden
Kees'in yardımı ile koşu öncesi ısınmaya başladık. Kısa bir ısınmadan sonra saatler
09:00'a yaklaştıkça herkes start için pozisyon almaya başladı.
Start ve iyi
bir başlangıç...
Saat 9.00. Ve
yarış başladı.
Önde elit
atletler grubu ile birlikte geriden 15 K ve 42.2 K koşacaklar ayrı ayrı yollardan
aynı anda start aldı.
Parkur
boyunca üç yerde yokuş vardı. İlki daha köprüden çıkar çıkmaz ilk 5 km.lik
bölümde, ikincisi 15 ile 20. Km.ler arasında, üçüncüsü ise yarışın sonunda
Gülhane Parkı içinden geçerken idi. Başlar başlamaz yokuş olması maraton için
kötü bir başlangıç. Özelikle acele edenler için. Bu yokuşu hemen ardından
gelecek olan Barbaros Bulvarı inişinde zaten zaman kazanacağımı düşünerek oldukça
kontrollü bir biçimde geçtim. Yokuşun sonunda ilk 5K ölçüm noktası vardı ve
burayı 0:26:42 de geçtim. Evet! İyi başlamıştım. Parkur http://www.strava.com/activities/95786005 adresinde ayrıntılı olarak görülebilir.
Beşiktaş
sahile iner inmez ilk su istasyonu vardı. Yarış boyunca planım 5. km.den
sonraki her 10 km boyunca 500 ml su tüketmekti. Bu hesapla 5., 15., 25., 35.
km.de istasyona uğrayacaktım. İlk üç istasyonda su son istasyonda ise Powerrade
almayı düşünüyordum. Her 10 km.yi de zihnimde 4'e böldüm. 2.5 km boyunca 125 ml
su tüketmeye çalıştım. Antrenmanlarda 20 km.lik mesafeleri hiç su almadan
rahatlıkla koşabildiğim için bu planın işleyeceğini düşünüyordum. Havanın 13-14
derece seviyelerinde ve hafif rüzgarlı olması işimi kolaylaştıracaktı. Fazla
terlemeyeceğimi tahmin ediyordum. Yüksek hızla koşmayacağım için derin ve hızlı
nefes alamayacak bu nedenle nefesle kaybedeceğim suyun da çok olmayacağını
düşünüyordum.
15K ya
geldiğimde hafif de olsa sıkıştığımı hissettim. Bu his ile ne kadar başa
çıkabilirdim bilmiyordum. Antalya'da yapılan ve 5 saat 30 dakika süren HIM
yarışımda bile ihtiyaç molası vermek
zorunda kalmamıştım. Bu başıma ilk defa geliyordu. Sıvı alımının ilk 10K için fazla gelmiş olabileceğini
düşündüm. Henüz nabzım yüksek değildi ve serin hava tahminimden daha az
susamama neden olmuştu. Yine de tüm şişeyi bitirdim. 15. km.de ikinci şişeyi
aldım. İşin kötü tarafı ne kadar sıvı aldığımı takip etmek için tüm yarış
boyunca bu şişeleri elimde taşımak zorunda kaldım. 25. km.ye kadar ikinci
şişeyi başta az sonra giderek artan oranlarda içtim. Sıkışma hissim ise 25.
km.ye geldiğimde kademeli olarak azalmıştı hatta kalmamıştı. İyi de oldu çünkü
o ana kadar bir yandan koşup bir yandan yol kenarında doğanın çağrısına cevap vermek
için bakındım ama his geçince mola vermeme gerek kalmadı.
Uzun
koşularda katı gıda almak koşunun daha rahat ve istenilen planda geçmesini
sağlıyor. Yanıma aldığım MuleBar'ı 15. km.de ve PowerBar Jelleri ise yarış sırasında 25. km ve 35. km.de almaya karar verdim. 15.
km.de MüleBar'ı açıp 25. km.ye kadar yavaş yavaş su ile birlikte tüketmeye
başladım. 25. km.ye kadar tempom hiç düşmedi. Hatta kendimi sanki o ana kadar
yarışmamış kadar dinç hissediyordum. 25. km istasyonunda üçüncü suyu aldım ve
PowerBar Jeli açtım. Kısa bir süre sonra Ataköy'den dönecek ve rüzgara karşı
koşacaktım. Bu beni çok korkutuyordu. 35. km noktasına gelinceye kadar
istasyonlarda Powerrade kalmamış olduğunu görmek moralimi bozdu. Hatta bir
maraton raporunda buna hazırlıklı olmak gerektiğini ve koşucunun yerden
Powerrade alıp içtiğini okumuştum. Umarım bu hale gelmem diye düşünüyordum. 35.
km noktasında geldiğimde Powerrade olduğunu görünce elimdeki son şişede 100 ml
kadar su kalmasına rağmen atıp hemen bir tane aldım. Bu anda PowerBar jel almak
istemediğimi ve finish'e az kaldığını düşündüm. ilginçtir maraton için
genellikle yarış 30. km.den sonra başlar derler. Bense 35. km.ye gelmiş ve
halen kendimi iyi hissediyordum. Son PowerBar jel'i ya şimdi alacak ya da
almayacaktım. Sadece 7 km kalmıştı. Ortalama 5:20 pace ile yarışın bitmesine
yaklaşık 36-37 dakika kalmıştı. Almamaya karar verdim. 37.5 km istasyonuna
geldiğimde enerjimin azaldığını hissettim ve ani bir kararla PowerBar jeli
aldım. Kana geçişi için gerekli süreyi de hesaplayınca aslında sadece son 10
dakikamı kurtaracaktı ama yapacak bir şey yoktu. İlk kararım hatalı idi. Sona
gelindiğini bilerek tempoyu düşürmeden hatta biraz arttırarak Gülhane yokuşuna
kadar iki İtalyan'ın adeta ensesine yapışıp yarıştan kopmamaya çalıştım.
Yaklaşık 5 km kadar onlar önde ben arkalarında birlikte koştuk. Gülhane yokuşuna
geldiğimde tempoyu düşürüp burayı kontrollü bir şekilde geçmek istedim.
Finish
anı...
Parkın
çıkışında coşkulu bir kalabalık yarışçıları alkışlıyordu. Bu ister istemez
insana motivasyon kaynağı oluyor. Ben de 500 metre tabelasını gördüğümde son
dönemece girdiğimi anladım. Birazdan ana meydana çıkacak ve FINISH balonunu
görecektim.
Son heyecan
ve enerji ile sadece o 500 metrede bile belki 10 kişiyi daha geride bıraktım.
:) Ve... Mutlu Son. Resmi sonuç 3:43:58 ile
maratonu bitirdim.
Derece...
Genel
Sıralama
|
GenelSıralama(Türkler)
|
Yaş
Kategorisi
|
YaşKategorisi(Türkler)
|
585./2278kişide
|
189./766 kişide
|
106./380kişide
|
33./131 kişide
|
Süre...
Km
|
5Km
|
10Km
|
15Km
|
20Km
|
21Km
|
25Km
|
30Km
|
35Km
|
40Km
|
Finis
|
Süre
|
0:26:42
|
0:52:58
|
1:19:42
|
1:46:20
|
1:52:08
|
2:13:00
|
2:39:34
|
3:06:04
|
3:32:20
|
3:43:58
|
Bir maraton
daha bitti. Mutluyum...
İyilik
peşinde koşmak...
İkinci
maratonum, üçüncü iyilik peşinde koşum böylece bitmiş oldu. Bu yarışı TEMA Vakfı'nın "Dünyayı Kurtaran Adım" projesini
desteklemek için Adım Adım Oluşumu adına koştum. Burada desteklerini esirgemeyen tüm dostlarıma bir kez daha
kendim ve desteklediğim TEMA Vakfı adına teşekkür etmek istiyorum. Umarım desteklerinizle
bugün küçük küçük atılan bu adımlar
yarın tüm yurtta adım atılamayacak kadar çok ağaç ve bitki örtüsünün
oluşmasının öncülüğünü yapar.
Ayrıca...
Katkıda bulunan, bulunamayan bu yazıyı okuma zahmeti gösteren tüm dostlarıma da şimdiden teşekkür ediyorum.
Ayrıca...
Katkıda bulunan, bulunamayan bu yazıyı okuma zahmeti gösteren tüm dostlarıma da şimdiden teşekkür ediyorum.
“İlk günden bugüne AA koşucuları, 2200 adet yardımseverlik koşusuna katılarak, 27.000 bağışçıdan 3.600.000 TL bağış toplayarak 20.000 kişiye yardımcı olmuştur.
Her bir AA sporcusu, “sadece koşmayarak” 15 kişiye yardımcı olmuştur.”
Henüz bağış yapmamışsanız...
http://www.adimadim.org/tema-banka-hesap-bilgileri/
Tolga UZ.
MuleBar* http://www.gnc.com.tr/aramasonuclari/mule-bar-liquorice/5316.html
PowerBar Jel** http://www.gnc.com.tr/aramasonuclari/powerbar-powergel-lemon/4803.html
Tolga UZ.
MuleBar* http://www.gnc.com.tr/aramasonuclari/mule-bar-liquorice/5316.html
PowerBar Jel** http://www.gnc.com.tr/aramasonuclari/powerbar-powergel-lemon/4803.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder